Dev sanatçının hayatı kitap oldu. Sanat tarihimize kayıt düşen adam olarak anılmayı çoktan hak eden bir ustanın ‘Sahneye Adanmış Bir Ömür: Metin Akpınar’ isimli kitabını gazeteci Zeynep Miraç kaleme aldı.
"Yüreği çok sevgi doludur, göğüs mekanı sağlam bir adamdır, sözü sözdür, Metin bir deli kanlı..."diye tarif edilir Metin Akpınar.
Dev sanatçının hayatı kitap oldu. Sanat tarihimize kayıt düşen adam olarak anılmayı çoktan hak eden bir ustanın ‘Sahneye Adanmış Bir Ömür: Metin Akpınar’ isimli kitabını gazeteci Zeynep Miraç kaleme aldı. “Akasya’da kalabalık bir konakta doğan, etrafı gözleyerek büyüyen, her duyduğunu zihnine kaydeden bir çocuk. Daha lisedeyken öğretmenine ‘Sen en iyisi tiyatrocu ol oğlum’ dedirtecek kadar mayasını belli eden, gizli cevher bir genç. Eşiyle 62 yıl aynı yastığa baş koyacak kadar derin bir aşık.” “Türkiye’de kabare kültürünü başlatan, yüzlerce temsilde yer alan, Yeşilçam’da da birbirinden unutulmaz karakterlere hayat vermiş birikimli oyuncu. Karşınızda her yönüyle Metin Akpınar.”
Yıllar önce Karşıyaka’da bir dost meclisinde masasındaydım. “Derdimi kimlere desem/ Başımı alıp nere gitsem/ Bu aşk beni öldürecek/ Candan mı yardan mı geçsem/ Dinleyin beni ey dağlar/ Ses verin bu yaralıya/ Duyan yanar, gören ağlar/ Böyle bahtı yaralıya…”
Sami Hazinses’in imkansız aşkını anlattığı bu şarkısını söylüyordu. İlk kez yanyana gelmiştim ve hayran olmuştu makamında okumasına.
Sonra tiyatro, sinema, müzik özellikle Türk Sanat Müziği, ülke siyaseti, dünyada olup bitenler üzerine muhteşem satlerce süren içtenlikli bir sohbetinin talihlisi olmuştum.
Metin Akpınar’dı o haz aldığım sohbetin kahramanı!
Sanatın çınarı, o sanatıyla “iyi yaşlanan”…
O Cahit Külebi’nin” Hikaye’’sindeki gibi, “ Türkiye Gibi Aydınlık ve Güzel” adam 81 yaşındaki Metin Akpınar!
Türk tiyatrosunun ve sinemasının devleşmiş isimlerinden biri.
xxxx
Hep derler ya; “yaşayan bir efsane”... Sesiyle, gülen gülümseyen yüzüyle bizi mest edendir.
Bizim kuşak onu Devekuşu Kabare ile sahnede tanıdı, bili, sevdi. “80 kuşağı da ‘Yasaklar’, ‘Beyoğlu Beyoğlu’, ‘Deliler’, ‘Bu Şehr-i İstanbul ki’ gibi sanki bugün yazılmışçasına olan Kabare'nin pek çok oyununu video kaset ve teyplerden takip etti. 92'de sahneyi bıraksa da televizyon dizileri ve sinema filmlerinde yer aldı. Zeki Alasya denilince Metin geldi akıllara, Metin Akpınar denilince Zeki...”
“Güler Misin Ağlar Mısın?”, “Salak Milyoner”, “Dönme Dolap”, “Vay Başımıza Gelenler”, “Şaka Yapma”, ”Mavi Boncuk”, ”Sivri Akıllılar”, “Köyden İndim Şehire”, “Petrol Kralları”, “Aslan Bacanak”, “nereye Bakıyor Bu Adamlar?”, Oh Olsun”, “Hasip ile Nasip”, “Mirasyediler”; nasıl unutulur?
Onu çok sevenlerin ifadesiyle; “Sizi her gün şaşırtabilecek bir kapasitesi var, özetle sonu olmayan bir ansiklopedi gibi..." Sanat felsefesi de şöyledir; “ İnsanı insan yapan bir olgudur sanat. Düşünce, zihinle ilgili bir faaliyettir, bilgi ile doğru orantılıdır. İnsanlar bildikleri kadar düşünürler ve düşüncenin en saygın, en soylu biçimi sanattır. Ben bunun bitmeyeceği kanaatindeyim.”
xxxx
Kitabın yazarı Zeynep Miraç, yazma öyküsünü şöyle paylaşıyor sunumda;
“2019 yılıydı. Sevgili arkadaşım Selçuk Metin’in bir Metin Akpınar belgeseli hazırlığında olduğunu biliyordum. Arada sırada sohbet ediyorduk. Ve itiraf edeyim içim gidiyordu. ’Keşke ben yazsam’ diye düşünüyordum. Bir gün telefon geldi, ‘İyi ki yapmışım’ belgeseli ekibine dahil oldum(…) Metin Akpınar, özü sözü bir ona hayranlık duyanları hayal kırıklığına uğratmamış biri. Buna hepimiz şahidiz. O bize yol gösteren bir deniz feneri!
Bir insanın -hele ki bir sanatçının- yaşam öyküsünü ülkesinde olup bitenlerden bağımsız anlartmak mümkün değil. Bu nedenle bu kitapta okuyacağınız sadece Metin Akpınar’ın portresi değil, aynı zamanda Türkiye’nin de portresi(…)Bana güvenip hikayesini emanet ettiği için ona müteşekkirirm. En büyük teşekkürüm ise yaktığı umut ışığına. Evet, başka türlü bir dünya da, başka bir türlü yaşam da mümkün. Belki etraf karanlık ama Metin Akpınar bize yolunu gösteriyor.”
xxxx
Kitapta, “Ciğerparem Oğlum Metin Doğdu”, “Sokağın Keşfi”, “Ana, Senin Gelin Geldi”, “Gelecek Şekilleniyor”, “Şöhret Kapıyı Çalıyor”, “Bir Yılda Adını Yurda Duyuran Adam”, “İlk Türk Astronot Uzayda”, “Sinema Başlıyor”, “Devekuşu’nun Çekirdeği Çatırdıyor”, “Zeki-Metin Devam Ediyor”, “Her şeyi Aynı Adanda Görebilen Bir Aktör”, “Perde Kapanıyor”, “Yeni Bir Sahne: Sofralar”, “Hayatın Tadını Çıkarmak”, “Sinemada Tek Başına”, ”Dünyanın Dengesi Bozuluyor”, “Aktör Doğulur Ticaret Öğrenilir”, “Yarin Yanağından Gayri Her şeyi Paylaşırdık”, “Yarım Gitti”, “Bitmeyen Flört: Siyaset”, “Aktör Yaratmaya Çalışıyorum” ve “Bir Kerecik Olsun Onunla Muhabbet Edebilsem” başlıklarıyla 81 yıllık “verimli bir ömür” bizimle paylaşıyor. Pişmanlıklar, keşkeler, uykusunu kaçıran hatıralar, sevinçlerle, mutluluklarla, hayatın sürprizleriyle. Zaferler, yenilgiler, hüzünlerle…Kazançlar, kayıplarla…
xxxx
Şu sözleriyle bitiriyor Metin Akpınar 173 sayfalık kitabı; “Son dönemde huysuz ihtiyar oldum. Oğuz Aral gibi! Her şeyi kabul edemiyorum. İstediğim bilgeliğe ulaşamadım, ki zor iştir. Yanına kadar geldim ama geçemedim. Bundan sonrası mı? Değişmeyen son! Türkiye’de yaşam süresi ortalaması 73 ise ve sen 81 olmuşsan, annenle baban kendilerine iyi bakmalarına rağmen 82 yaşında ölmüşse, sen bir de bedenini hor kullanarak buraya gelmişsen, artık merdivenlerdesin. Bir gün, eski tabiriyle emr-i hak vakti olacak, sen de güzel atlara binip gideceksin. Hepsi bu…”
Bu yazı, yazarının şu sözüyle bitsin; “Öğrenmek uzun bir yolculuk. Bazen hiç yüz yüze gelmediğiniz insanlar size bir karatahtanın önünde duranlardan çok daha fazla şey öğretebiliyor.” Sanatın Pınarı Metin Akpınar gibi!..
METİN AKPINAR VE SİYASET
Devekuşu Kabare’nin kapanması siyasette de dönüm noktasıydı Metin Akpınar için.
Artık bu gömleği giyebilirdi. Hayata soldan bakıyordu, Türkiye’de sol fraksiyonların buluşmasını hayal ediyordu. Yalnız değildi bu hayalinde. 90’ların sonunda Zülfü Livaneli, Zafer Üskül ve Rıdvan Budak’la yeni bir parti kurma hazırlığına giriştiler. Hatta Genel Başkanı olacaktı. İnisiyatiflerle ortak bir çalışma yapmak üzere yola çıktık. Duvara çarpıp döndüm. Bakın nasıl anlatıyor o günleri; “Hedefim sol ama ihtilalci sosyalizmi öngörmeyen halktan yana bir partiydi. Hala bunun ciddi bir gereksinim olduğunu düşünürüm. Biz de sivil inisiyatiflerle ortak bir çalışma yapmak üzere yola çıktık. Duvara çarpıp döndüm!”
Sonrasında Bülent Ecevit’in DSP’ye katılma önerisini “Metin Akpınar’a kıymayalım efendim” diyerek “nazikçe” geri çevirdi.
ZEKİ ALASYA İÇİN; “YARIM GİTTİ!”
22 Nisan 2015. Zeki Alasya vefat etti. Kahrolmuştu… O gün Levent Camii doldu taştı. O tören boyunca tabutun başındaydı. Ceketinin yakasında taşıyordu ortağının fotoğrafını bundan böyle Zeki-Metin tek bir kişide vücut bulacaktı; “Çok içim yandı. Biz bir bütündük, ikimiz. Yarısı gitti. Çok kahredici bir şey! Zeki ile yaşamak zevkti. Madde bağımlılığı gibi. Zeki bağımlılığı vardı. Bir de o yokluk var şimdi. Zeki Alasya’nın kaybı ne demektir? Çok sevdiği dizelerle anlatayım; ‘Gidiyor, rast gelmez bir tarih eşine/ Gidiyor on yedi milyon kişi takmış peşine’ Zeki Alasya’nın kaybı budur. Böyle bir adam gitti, böyle bir adam kayboldu. Bir daha eşine rastlanmaz.”
DOĞAÇLAMA REKORU 45 DAKİKA
Doğaçlamayı severdi Metin Akpınar.Özellikle ortağı Zeki Alasya ile. Uyum, yaratıcılık ve birikim, avantajlarıydı. Akpınar anlatıyor; “ Doğaçlamada rekor zannediyorum Kavuklu Hamdi’dedir. Partneriyle körfez akıntısı üzerine 45 dakika konuşmuşlar. Biz Zeki’yle geçemedik ama egale ettik o rekoru. Altı-yedi dakikalık bir sahnemiz vardı. Çocuklar saat tutmuş, 45 dakika oynamışız.”