Yaşamın başlangıcından bugüne geçen evrim süreci içersinde tarih insanlığın pusulası olmuştur.
Her alanda yönetmeye talip olanlar tarihi iyi okuyup yorumlamaları dünyayı iyiye, aksi ise kötüye gitmesine neden olmuştur.
Antik çağlarda yaşam savaşını doğaya karşı veren insanlar, sonraları birbirlerine karşı savaşmışlardır. Yönetim erkini elinde tutmak için farklı yöntemler izleyerek bunu sağlamaya çalışmışlardır. Orta Asya’dan çıkan Türklerin Avrupa içlerine kadar yayılmaları, Afrika'dan ayrılan insanların Güney Avrupa, Orta Doğu ve Hindistan'a uzanan istilaları daha iyi yaşam koşullarının arayışının göstergeleridir.
Yönetenler ihtiraslarına gem vuramadıkları için savaşlar bir araç olarak kullanılmıştır. Roma İmparatorluğu'nun kuruluşu, Gotların savaşları, İskender’in Hindistan’a kadar uzanan seferleri bunun somut oluşumudur.
İnsanları yönetmenin güçleşmesi üzerine din faktörü araç olarak kullanılmaya başlanmış, Haçlı seferleri, Kotolik - Protestan ve İngiltere Fransa arasındaki yüzyıl savaşları, Sann Bertelmi katliamı, engizisyon mahkemeleri bunun aparatları olmuştur.
Fransız burjuva devrimi sonucunda artan özgürlük ve yönetime katılma istemleri beraberinde sanayi devrimini getirmiş bu da Osmanlı, Rus, Çin imparatorlukların sonunu getirecek adımların atılmasına neden olmuştur. Dünyaya egemen olmak isteyen güçler, yeni birtakım oluşumlara yol açmıştır. İngiltere; üzerinde güneş batmayan bir imparatorluk peşinde koşarken Almanya Bismark önderliğinde birleşik Avrupa'yı düşlüyordu. Avrupa’nın diğer ülkeleri ise Afrika’nın yer altı zenginliklerini paylaşma kavgasına girmişlerdi. Bu gelişmeler sonucunda 1.Dünya Savaşı çıkmış, Osmanlı İmparatporluğu yıkılmış, Türkiye Cumhuriyeti kurulmuş; Rus İmpatarluğu yıkılmış yerine Lenin önderliğinde bir proletarya yönetimi oluşturulmuştur. 1. Dünya Savaşı'nı kaybeden Almanya Hitler'in önderliğinde yeni bir savaşın habercisi olmuştur. İspanya'da Hitler tarafında yer alan Kralcılar ile Cumhuriyetçiler arasındaki savaş tortularını bugün Barcelona-Real Madrid rekabetine kadar taşımıştır. Bugün Ukrayna-Rusya arasındaki savaşı aynı kategori içersinde değerlendirebiliriz. Almanya'nın Polonya’yı işgali, Katin katliamı ile başlayan 2. Dünya Savaşı tüm dünyayı sarmış, yönetme ihtirasında olanların eline atom bombası, nükleer güç gibi yeni silahlar vermiştir. Savaş sonrası bu alanda etkin iki güç ortaya çıkmıştır. Amerika ve Rusya. Diğer ülkeler de bu iki güç arasında tercih yapma durumunda kalmışlardır. Ekonomik gücün ağırlık bastığı bu ortamda ilk önce 'evrensellik' şu anda da 'ulusalcılık' yönetme erkini elinde bulunanların hedefleridir.
Uzay ve nano teknolojinin en üst düzeye çıktığı, bilimin her gün aşama kaydettiği günümüzde ülke ve çeşitli kartellerin başında olanların uzak ve yakın tarihi iyi bilerek her alanda kutuplaşmadan kaçınmaları vazgeçilmez bir koşuldur.
Türkiye de bundan kaçamaz. CHP yeni bir oluşuma giderken özellikle yakın tarihi iyi okumalıdır. CHP-SHP kavgasının nelere mal olduğunu, Murat Karayalçın'ın Ankara Büyükşehir Başkanlığı'ndan ayrılıp SHP Genel Başkanı olmasıyla başlayan gerilemenin İstanbul'da Erdoğan, Ankara'da Gökçek’li Türkiye'nin Erbakan'ı iktidara taşıdığı unutulmamalıdır. Oluşumda vizyonu olan genç kuşaklara öncelik verilmeli, demokrasi içselleştirilmeli, İslami esaslara dayalı bir oluşuma karşı cumhuriyetin kuruluş değerlerini çağdaş gelişmelerle bezenmiş alternatif politikalar ortaya koymalıdırlar. Genelde ve özde tarihi iyi okuyanlar her zaman kazanmışlardır. Düşman yaratma politikaları her zaman felaketleri de beraberinde getirmiştir.