Biraz gerilere gidelim; futbol oyununda, Türkiye Spor Yazarları Derneğinin (TSYD) düzenlediği sezon başı mini turnuvaları olurdu. Mini dediğime bakmayın… Galatasaray, Fenerbahçe ve Beşiktaş hayranları, sezonu değil, sezon başlamadan oynanan TSYD turnuvalarını iple çekerlerdi. Takımlarının sezona hazır olup, olmadıklarını görür ve heyecanlarını katlarlardı. Takımlar sezona bir kupa ile başlayabilmek için ter dökerlerdi. Hatta hazırlık müsabakası gibi değil, puan maçı gibi asılırlardı maçlara… TSYD Kupası… Çok önemliydi müzeye götürmek için… Yöneticiler ve teknik heyetler için de bu sezon başı turnuvaları bir nevi, son hazırlık gibi olurdu.
Ama ne olsuysa üç büyükler, ellerini, eteklerini çekiverdiler. Neymiş? Bedavaya maç mı olurmuş? Neymiş? Yayın hakkıymış? Neymiş? Milyonluk futbolcumuz sakatlanırmış. Yok, çim ezilirmiş, stat bükülürmüş… Falanlar, filanlar… Sizin anlayacağınız filler tepişiyor, çimler eziliyor… Olan futbol aşığı izleyiciye, takipçiye oluyor!
Gerçi TSYD İzmir Şubesi, Ege takımları ile bu turnuvayı düzenlemeye devam etti. Hem de tüm imkânsızlıklara rağmen… İzmirli futbolseverler, Tire ilçemize yeni yapılan stadı da denemiş oldular böylece…
TSYD İzmir şubesi bununla da yetinmeyerek geçtiğimiz günlerde 4. sünü organize ettiği voleybol turnuvası ile de sporun sadece futboldan ibaret olmadığının ve diğer tüm branşlara da hizmet edilmesi gerektiğinin altını çiziyordu.
Bravo TSYD İzmir Şubesi ve her kimin emeği geçiyorsa…
***
İsmim neden İbrahim? Annem ve babam öyle uygun görmüşler. Ben de mutlulukla kullanıyorum ve değiştirmeye de hiç niyetim yok... Birçoğumuzun isminin konuş şekli de aynıdır… Yani ebeveyn sebebidir. Peki, ebeveynlerimize ne vesile olmuş ki o adı yakıştırmış evlatlarına? Öyle ya, insan bir yerlerden etkilenir, değil mi?
Konuyu hemen olması gereken yere getiriyorum. Ülkemizde de, çok bilinen ve sevilen kişilerin isimleri, evlatlara verilebilmek için ebeveynlere ilham kaynağı olmuştur. Özellikle de isim sahibi popçu ya da topçu ise…
Adı Selçuk olan ve seksenli yılların başında doğanlara bakın… Babası kesin Fenerbahçe taraftarıdır ve koyu bir Selçuk Yula hayranıdır. (Allah gani gani rahmet eylesin). Aynı şekilde seksenlerin sonlarında, doksanlı yılların başında doğan ve adı Rıdvan olanların babaları, dayıları, amcaları… İçlerinden biri ya da hepsi kesinlikle taraftardır… Hem de en koyu cinsinden… Adı Feyyaz olan… Adı Bülent olan… Adı Sercan, Gökhan, Nihat, Semih, Rüştü... Örnekler uzar gider…
Koyu taraftar baba ya da dayı… Her kimse… Evladına o ulaşılamaz ismi öylesine yakıştırmış ve öylesine takmıştır ki… İsmin sahibi yani yıldız kişi sıkıntısız yoluna devam ediyorsa, ismi kötü haberlere konu olmamışsa sorun yok! Ama ya o yıldız kayarsa? İsmi takana da, ismi taşıyana da aslında bir nevi ihanet etmiş olmayacak mı?
O zaman, çok yükselmiş, adeta yıldızlaşmış isimlerin en önemli görevlerinden birinin de örnek insan olması gerektiğini bir kez daha yineliyor ve örnek insan olma misyonunu üstlendiklerini, unutmamalarını diliyorum.
Dipnot; “İnsanlığın iki tür ahlakı vardır: Biri sözünü edip uygulamadığımız, öteki de uygulayıp sözünü etmediğimiz.” Bertrand Russell