Bir elin nesi var, iki elin sesi var. Elele vermek, bir dayanışma, paylaşma, kucaklaşma, güçlenme anlatımı, söylemidir. Severim bu ata sözünü. El duyarlığının, duygu eyleminin, yaşamla bütünleşmenin özenli, sevimli sözleri…
Şiirimizin seçkin şairi Ayten Mutlu da 40 yıl önce yazdığı şiirinde “Ver ver ver ver / Ver elini / Ver ver elini / Yıkalım karanlığı” diye başlamıştı şiirine. Yanılmıyorsam 1984 yılında yayımlanan ilk şiir kitabı “Dayan Ey Sevdam” adlı kitabında yer alan bir şiirdi bu.
Neredeyse 40 yıl sonra, Cumhuriyetimizin 100'üncü yılında coşkulu bir marş olarak değer buldu, anlam kazandı bu şiir. Ayten Mutlu da yıllar sonra bu şiirinin marşa dönüşeceğini düşünde bile görmemişti sanırım.
Şair-yazar Gültekin Emre, “Yenik, ezik şiirler değil tersine, tüm hüznüne karşın, aydınlık şiirler” der Ayten Mutlu’yla ilgi sözlerinde. Zaten Ayten Mutlu da bir söyleşisinde bu bağlamda şu sözleri eder: ”Ben de Sappo gibi, kadın olmaktan dolayı hiç eziklik duymadım kendimde, tersine kadın olmayı sevdim hep.”
Dünyaya barış ve hoşgörü penceresinden bakar Mutlu. Soyadına gölge düşürmez. Doğa, zaman, aşk, toplum gibi izlekler şiirlerinin ana konusu olur.
Ayten Mutlu’nun ilk şiiri 1967 yılında dönemin ses getiren dergilerinden İMECE’de çıkar. Demek ki 56 yıldır şiirin içinde.
Benim de tanıdığım, söyleştiğim, birkaç etkinlikte birlikte bulunduğum Ayten Mutlu, şiir dilini, imgeyi, dize işçiliğini, kurguyu, devingenliği, şiirdeki derin yapıyı önemseyen bir şiir emekçisi. Kadın duyarlığının eylemci sesi.
***
Ayten Mutlu’nun marş olan şiirine tepki gösteren de oldu. Bunlardan biri de kendini televizyoncu, gazeteci sayan, şu anda Türkiye Gazetesi'nde çalışan Fuat Uğur, 'çamur at izi kalsın' der gibi bir yazı da kaleme almış.
“Şair Ayten Mutlu kimdir, adını ilk kez işittim ve şiirlerine baktım. Yıldız Teknik Üniversitesi’ni terk etmiş, bankacılık yapmış 70 yaşında bir hanımefendi. Epey kitap çıkarmış ve güzel şiirleri de var ama kusura bakmasın bu ne yahu? Tam anlamıyla ‘yağdı yağmur çaktı şimşek’ tarzı bir şiir.”
Bir şairi iyi tanımadan, anlamadan, kavramadan yazılmış düzeysiz yazı. Utanması gerek bence.
Bir şiiri yıllar sonra arayıp bulup marşa çevirmek, hele de 100'üncü yılın anlamına, önemine, değerine, coşkusuna katmak bir şiir candaşlığı olsa gerek.
Evrensel değerde bir el elelik… Umudu, sevgiyi, barışı, sevinci, yaşama duyarlığını, aydınlanmayı, mutlanmayı içeren…
***
Sosyal medya paylaşımındaki, sözlerini de yabana atmayalım Fazıl Say’ın: “Marş yazmak kolay değil. Özellikle iyi bir şiir bulmak hiç kolay değil. Gelecek vadeden bir şiir bulmak gerekti. Ayten Mutlu’nun 'Ver Elini' şiirini bulduk ve irtibata geçtik. Bu şiirden yola çıkarak bestemi ilerletmek istediğimi söyledim. 30-40 yıl önce yazılmış bir şiir olduğu için ona 'yüzüncü yıl' ve 'Atatürk' konulu eklemeler yapmak gerekti. 'Göğün mavi şimşeği Ata'mın gözlerinde, daha nice nice yüzüncü yıllara' gibi gelecekteki yüzüncü yıllara da umutla baktığımızı gösteren cümleleri ekledik. Şiiri bu şekilde tamamlayarak marş haline getirdim."
Ayten Mutlu’nun şiirini bir kez daha anımsayalım mı?
“Gel küçük sevinçler / duyalım kedere inat / Gökyüzünden sevgiden / Söz edelim / Türküler söyleyelim / Aksın dolsun yüreğimize / Yarınların ışığı / Daha ne bekliyorsun / Ver ver ver ver ver elini / Göğün mavi şimşeği / Atamın gözlerinde / Toprak gülsün, gök tutuşsun / Güneş yansın, dönsün dünya / Daha daha, nice nice yüzyıllara / Dönsün dünya.”
El ele verelim, yaşamın değerlerini paylaşalım, şiire, ezgiye yüreğimizi açalım. “Gökyüzünden, sevgiden söz edelim.”