Amasya civarında bir ilçede, bir yılda, önüne gelen irili ufaklı 2 bin civarında davayı karara bağlayan, basit davaları bir-iki ay içinde sonlandıran genç bir hâkimin haberi çıkmıştı.
“Bu basit işlerde vatandaşı uzun uzun uğraştırmaya gerek yok. Daha hızlı ve kaliteli hizmet verebiliriz” demişti, yetenekli ve çalışkan fakat tecrübesiz genç hâkim. Önce hakkında soruşturma açıldığını duyduk, sonraları böyle üretken hâkim haberleri duymaz olduk.
Avukatlık stajına kabul ettiğim genç ve yetenekli bir hukuk mezunu, Yargıtay’da tetkik hâkimi olma fırsatı çıktığını söyleyerek ayrılmıştı. Yıllarca tetkik hâkimi olarak deli gibi dosya inceleyip raporlar yazarak bilgisi ve çalışkanlığıyla Yargıtay üyeliğine seçildi.
Yargıtay üyeliğini hangisi daha çok hak ederdi, hangisi Yargıtay’da daha çok ve daha kaliteli iş çıkarırdı merak ederim. Birbirinden değerli bu iki hukukçu arasında herkesin gözü önünde açık bir yarışma yapılsaydı Yargıtay üyeliğini hangisi kazanırdı acaba? Cevabını bilmek zor ama ikisi arasında olduğu gibi tüm hukukçular arasında atamalar, eşitler arasında açık yarış usulüyle yapılmadığı sürece, adalet, en başta yargının kendi içinde aksar.
Adalet, bir göreve talip olan adaylar arasında, en yetkin ve en uygun olanının, eşitler arasında şeffaf bir yarışma yapılarak seçilmesi halinde gerçekleşir. Adalet, bir göreve en uygun kimseyi bulmak isteyen kurumlar için liyakat olarak kendini gösterir. En yetkin ve uygun olan adayın eşitler arasında şeffaf bir yarışla seçilmesi liyakati sağlar. Başka bir deyişle eşitler arasında şeffaf ve açık yarışma usulü adaylar arasında adaleti, kurumlar için ise liyakati sağlar. Mensupları arasında adaleti ve liyakati gerçekleştirmeyen hiçbir kurum başarılı olamaz, tersine başarısızlığa ve yok olmaya mahkum olur.
Aralarında açık yarışma, adalet ve liyakat sağlandığında eşitler birbirleriyle yarışmaya başlar; hizmetlerinin kalitesini artırmak için akademik ve benzeri çalışmalar yaparak bilgi ve yetkinliklerini artırıp kendilerini geliştirerek öne geçmeye çalışırlar. Bu yarıştan hem kurumlar hem mensupları hem de halk yararlı çıkar.
Bu yarışta belirleyici olan, halka verilen hizmetin kalitesidir. Görevlilerin performansı da hizmetin kalite kıstasları üzerinden değerlendirilir. Yeknesak bir kariyer planı oluşturarak, istinaf ve temyiz mahkemelerine üye atamalarını performans değerlendirmelerine göre yapmak, mensupları arasında adaleti, liyakati ve yargıda yüksek başarıyı sağlar. Böylece yargı kaliteli hizmet üreterek halkın güvenini ve desteğini kazanır.
Bunun için sene sonlarında adliye koridorlarına dizilerek sayılan dosyalar üzerinden, gelen, çıkan ve devreden davalar üzerinden çetele tutmak yerine, yargı mensuplarının performansını, yargılamanın ve kararların kalitesi, hâkimin ne kadar bilgili olduğu, bilgisini nasıl kullandığı, vatandaşa nasıl muamele ettiği ve benzeri kriterler üzerinden değerlendirmek, her birisine aynı fırsatları vermek, terfi ve atamalarda eşitler arasında açık yarışmayı sağlamak gerekir.
İstinaf ve temyiz üyeliklerine geçişlerinde akademik çalışmaların da dikkate alınması ile mesleğin içinden gelen hukukçular öğretim üyeleri olarak yetiştirilebilir. Böylece bir yandan öğretim üyesi açığı ve yetersizliği mesleğin içinden gelenlerle kapatılırken, diğer yandan akademisyenlerin gerçek hayatı bilmesi, hukuk eğitiminin pratik hukukla bütünleşmesi, uygulamanın bilimselleşmesi sağlanır.