Gazeteci, yazamıyor, soramıyor, sorgulayamıyor, araştıramıyor, yayınlayamıyor.
Uluslararası Sınır Tanımayan Gazeteciler Örgütü’nün hazırladığı 2023 Dünya Basın Özgürlüğü Endeksi’nde ülkemiz bir önceki yıla göre 16 sıra gerileyerek 180 ülke arasında 165'inci sırada yer almış. Gazetecileri en uzun süre hapseden ülkeler arasında ise beşinci sıraya yükselmiş.
Bugün ''Çalışan Gazeteciler Günü ''. Gün, 1961 yılında gazeteciler için önemli kazanımlar sağlayan 212 Sayılı Yasa’nın kabul edilmesi dolayısıyla 'Çalışan Gazeteciler Bayramı' olarak ilan edilmiş. Ancak 1971 yılında askeri müdahalenin ardından getirilen kısıtlamalar sonucu 'Bayram' yerine 'Gün' ibaresi kullanılmaya başlanmış.
Peki bugün ne dememiz gerekiyor? 'Çalışan Gazeteciler Yas Günü' mü diyeceğiz?
Gün geçmiyor ki gazeteciler tutuklanmasın, gözaltına alınmasın... Yurtdışına çıkış yasağı mı dersiniz? Ev hapsi mi dersiniz? Denetimli serbestlik mi dersiniz? Çeşit çeşit baskı yöntemleri var. Radyo televizyon yayınlarının durdurulması, internet sitelerine erişim yasağı, program yasaklamalar, haberlere yayın yasağı getirme artık günlük olaylar haline gelmiş durumda.
'Sahibinin Sesi' olmayı tercih eden, ilişkilerini ilerlettiği ölçüde teşvik alan yayın organlarının keyfi yerinde. İktidarın uçaklarıyla dünyayı dolaşıyorlar. Tek görevleri ellerine tutuşturulan soruları yetkililere sormak. Bir de iktidarın istediği manşetleri sayfalarına taşımak. İşte bu kadar. Bakın son bir haftanın yalaka gazete manşetlerine;
''-50 trilyon dolarlık buluşma-Hedef ekonomide mutlak zafer-Uçak gemisi için ilk adım atıldı.-İhracatta tarihi rekor-Şırnak petrol kenti olacak-2024'de Türkiye'nin yıldızını yükselteceğiz-Memura yüzde 50 bayramı-Siha'ların başarısı birinciliği getirdi.''
Daha neler neler, Norveç'te yaşadığınızı zannedersiniz. Bu gazetelerin yedi tanesi üç gün önce aynı manşetle çıkmış;
''İstanbul muradına kavuşacak.''
Hitler'in propaganda Bakanı Goebbels dememiş miydi?
''Büyük yalanlar söyleyin! Bu yalanları sürekli tekrar edin. İnsanlar buna inanacaktır. Bu davaya hizmettir.''
Ancak gerçeklerin topallayarak da olsa hedefine ulaşmak gibi bir özelliği var. Ne yaparlarsa yapsınlar, her türlü baskıya karşın hakikati aramaya devam eden, buldukları gerçekleri halka ulaştıran gazeteciler hala var bu topraklarda...
Aşık Mahzuni'nin yıllarca önce yazdığı, zaman içerisinde eklemeler yapılan 'Yaz Gazeteci Yaz' adlı ezgisinin bir bölümüyle noktalayalım;
''...Şöhretten bunalmış dilleri yazma
Kendi bahçendeki gülleri yazma,
Haksız yere genç öldüren elleri yazma,
Doğuda doktorsuz ölen kulları
               Yaz gazeteci yaz, yaz efendi yaz!
                Yaz gazeteci bi haksızlık varsa,
                Yaz gazeteci birisi çalarsa,
                 Yaz gazeteci birisi susarsa,
                 Yaz gazeteci birisi yanarsa.
                              Yaz, kara gecelere ışık ol.
                               Yaz derdi olana bi umut ol.
                                Yaz sesi çıkmayanın sesi ol.
                                 Yaz gazeteci yaz!’’