"Cana yakın bir yüz güzelliği, gururdan ziyade mahcubiyete verilmesi lazım gelen çekingen bir uzaklaşış.
Hatları durgun, resmî nezaketli bir çehre.
Şakaklara doğru uzanan kaşların ipek saçakları altında yine ipek gibi yumuşak bakışlar. Eski Türk atlıları gibi belden yukarısı daha yüksek ve daha geniş. Kımıldanışlarında adeta zahmete benzer bir hal var. Sanırsınız ki bu güzel ve zarif adamın derisi kolalanmıştır. Kolu, eli oynarken, nerede ise katı kolalı bir gömlek çatırtısı duyacaksınız."
Onu Hakkı Süha Gezgin - "Edebî Portreler"de böyle anlatır...
"Ruhun rüzgarlarıyla yaklaşıp uzaklaşan, alçalıp yükselen, bazı durgun sular üstünde gezinen, bazı da en yüksek tepelere kadar çıkan uçuş sahası geniş’’ diye tanımlar Peyami Safa da...
***
Münir Nurettin Selçuk...
Klâsik Türk Müziği'nde bir efsane...
Bir ekol...
Bir dev...
Bir üstad...
İstanbul'u müzikle "anlatan" adam o!
***
Literatür, Paris’te aldığı şan eğitimiyle özgün bir ses tekniği görmüş ilk Türk Müziği ses sanatçısı olduğunu yazar.
100'den fazla muhteşem besteye imza atmıştır.
Özellikle, "kadim dostu" Yahya Kemâl'in şiirlerini bestelemiştir.
Her biri dillerden düşmemiştir...
"Sana Dün Bir Tepeden Baktım Aziz İstanbul", "Dönülmez Akşamın Ufkundayız Vakit Çok Geç", "Aheste Çek Kürekleri Mehtap Uyanmasın", "Zil Şal ve Gül Bu Bahçede Raksın Bütün Hızı", "Kandilli Yüzerken Uykularda" taçlanmış yapıtlarıdır iki dostun.
***
Devam edelim..
Güfte: Behçet Kemâl Çağlar
Makam: Nihâvend.
Vee..
"Kalamış ..."
Marş olmuş "Kalamış"...
"Yok başka yerin lûtfu ne yazdan ne de kıştan Bir tatlı huzur almaya geldim Kalamış'tan (âh Kalamış'tan) Yok zerre teselli ne gülüşten ne bakıştan Bir tatlı huzur almaya geldim Kalamış'tan (âh Kalamış'tan)
***
Nâzım Hikmet’in şiiri "Martılar Ah Eder Çırparlar Kanat", Mesud Cemil tarafından bestelenmiştir.
İcrası, Münir Nurettin'dendir.
Bu beste, yıllarca "yasaklı " kalmıştır.
TRT Radyoları'nda sansür yemiştir.
***
Lirik-tenor sesiyle farklı bir icra ortaya koymuştur Selçuk.
Musikimiz tarihinde koro eşliğinde solo konser veren ilk sanatçıdır.
Dinleyicisine, izleyicisine inanılmaz saygılıdır.
Konserlerine frağını giymeden çikmaz!
Hem geleneksel, hem daha çağdaş eserler bestelemiş, sayısını kestiremeyeceğimiz kadar eseri de müthiş icrâsıyla yorumlamıştır.
Yunus Emre'den de söyler, tangolar da...
Tambur ve piyano da çalar...
***
Konserlerindeki başarısında güçlü performansının yanı sıra ona eşlik eden Mesud Cemil, Sadi Işılay, Nubar Tekyay, Fahire ve Refik Fersan, İzzettin Ökte, Artaki Candan, Yorgo Bacanos, Selahattin Pınar, Vecihe Daryal, Cevdet Çağla ve Cevdet Kozanoğlu gibi usta saz sanatkârlarının payı büyüktür.
***
Yahya Kemâl, üstadı bize şöyle aktarır;
“Münir Nurettin’in en üstün meziyeti, son iki yüzyıl içinde Itrî’den Zekâi Dede’ye kadar, Millî Musıkî’nin kâr, beste, semai, nakış, durak ve sair şekillerinde, en halis eserlerini mükemmel bir ifade ile tegannî etmeyi bilmek olmuştur. Bu meziyet Tanburî Cemil’in eşsiz dehasını hatırlatır. O’nun sazla ifade ettiğini, Münir Nurettin sesi ile ifade etmiştir. Bu sanatın sırrı, eski bestelere derin bir vukuf ve şaşmaz bir bigi ile nüfuz etmek ise de, ondan fazla olarak, Millî Musıkî dehamızın, yer yer, ne tarzda tecelli ettiğini duymak ve tam bir ifade ile çalmak yahut okumaktır. Bu meziyet milletin nadir insanlara nefh ettiği bir mevhibedir. Bu devirde yaşayan ihtiyar, orta yaşlı, genç vatandaşlar eski musıkimizin bestelerini Münir Nurettin’den dinledikleri için talihlidirler…”
***
Bu öykü de ünlü müzik insanı oğlu Timur Selçuk'tan;
"Babamın eşyaları arasında bir şeyler ararken bir davet mektubuna denk geldim. Mektup Paris Operası’nın, kendi bünyesinde tenor olması için Münir Nurettin’e gayet yüksek bir meblağ önerdiği teklif mektubudur. Bunun üzerine sordum: 'Babacığım size zamanında böyle teklifler yapmışlar neden kabul etmediniz?' .
Cevapladı: “O zaman kim Münir Nurettin olacaktı oğlum?”
***
Bugün üstadın 31. ölüm yıldönümü.
Bizi ve müziği onsuz bırakışının...
Hasretle...
Saygıyla...
(Yararlanılan Kaynaklar: listelist, Fikriyat)