Niyetim sevdalı sözler etmek de olmasa
İzmir için ne yazarsam sana adıyorum-Necati Cumalı
Güneşin ufukta doğduğu günün gecesi "Şayak Kalpaklı Adam" bu kez Bornova Belkahve’de bir incir ağacının altında, Kadifekale’de Ay-Yıldız’ın dalgalandığı İzmir’i seyretmektedir.
Düşman devletlerin karma donanması körfezi terketmektedir. Müthiş keyiflidir Mustafa Kemâl Paşa!
Nif’te (Bugünkü Kemalpaşa) bir bağ evinde geceleyecektir.
Bir sigara yakar, kahvesini yudumlar, yanındaki İsmet Paşa’ya, ‘’Biliyor musun İsmet; Bir rüya görmüş gibiyim!’’ der.
Evet mucizeyle bitendi rüyası Kemâl Paşa'nın!..
Kaybedilecek diye korktuğu Güzel İzmir'ine bir daha emperyalist çizmesi ayak basamayacaktı!..
**
Özgürlük bağımsızlık ışığının coğrafyamızı aydınlattığı günün, dirilişin/kurtuluşun/kuruluşun ‘’en muhteşem gününün’’ ertesi; 10 Eylül 1922 Pazar sabahı...
Başkumandan Gazi Mustafa Kemâl Paşa'nın yanında paşalarla kente gelişi muhteşemdir.
İzmirliler Büyük Halaskar’ı (kurtarıcı) görkemli bir törenle, sevinç ve coşkuyla karşılar.
Hükümet Konağı balkonundan, alanı tıklım tıklım dolduran ahaliyi selâmlar önce Paşa.
Tevazu dolu kısa bir konuşma yapar, sonunu da;
“Bu başarı, milletindir”le bitirir.
**
O gün Konak Meydanı’na İzmirliler’in Atatürk’e armağanı olan bir açık otomobil getirilmiştir.
Otomobilin her yanı kırmızı kurdelelerle, küçük beyaz güllerle süslenmiştir.
Gül bahçesini andırır arabayı beğenerek seyreder Paşa.
İzmirli’nin inceliğinden fevkalâde duygulanmıştır.
Fakat çiçeklerin arasındaki kurban edilecek kuzuyu fark edince, Ruşen Eşref (Ünaydın) Bey’e döner panikle; "Aman! Çabuk gidin söyleyin, şu kuzuyu kesmesinler…”
Gazeteci Ruşen Eşref sonrasını anlatıyor:
“Aşağıya koştum. Varınca gördüm ki beyaz mermere al kanlar yayılmış, vaktinde yetişemediğimi arz için başımı ve ellerimi kaldırıp yukarı O'na doğru baktım. Gördüm ki balkondan çekilmiş. Şimdi o anı bir daha hatırladıkça, saldırganın ordusunu yok etmiş bir Muzaffer Başkomutan’ın bir kuzu kanı dökülmesine bakamayacak derecede bir insan yüreği taşır olduğunu hasretle bir daha anıyorum..”
**
Gazeteci-Yazar Falih Rıfkı Atay anlatıyor;
"İzmir rıhtımındayım. Karargah; Birinci Kordon'da bir köşk. Alt katın penceresinden ince kuru yanık bir yüz görünüyor. Mustafa Kemâl'in yüzü!
Karşısında ayaküstü selâm duran iki İngiliz zabiti var.
Biri deniz komutanı, diğeri filosunun kurmay başkanı.
Donanma rıhtıma yanaşacak kadar yakın.
İnanabilmek için sevinçten gözlerimin yaşını siliyorum.
İngilizler'i Başkomutan'a put gibi selâm durur görmek, içimizin bütün öfkelerini yıkadı, hınçlarımızı soğuttu."
**
‘’Türk tarihinin tacının verildiği’’ Mustafa Kemâl Paşa, sonrasında dağlarında çiçekler açan İzmir sokaklarını gezer.
Bir ulus; eşsiz ‘’karizma kariyer vizyon’’ sahibi önderiyle artık ayağa kalkmıştır.
Yanındakilere birara; ‘’Bütün cihan işitsin ki efendiler, artık İzmir hiçbir kirli ayağın basamayacağı kutsal bir topraktır’’ der.
14 Eylül 1922’de belediyece “En Büyük Hemşehri” sıfatı verilir.
Annesi Zübeyde Hanım’ı Karşıyaka’ya emanet eden, “Ben, bütün İzmir’i ve bütün İzmirliler’i severim. Güzel İzmir’in temiz kalpli insanlarının da beni sevdiklerinden eminim” sözlerinin sahibi; Türkiye Cumhuriyeti’nin "en büyük değeridir" Mustafa Kemâl Atatürk!
İzmir de O’nun Milli Mücadele’yi özdeşleştirdiği kenttir!
Kuvayi Milliye’nin ‘’açık hava müzesi’’dir.
Cahit Külebi de Kemâlpaşa’sı için ‘’Atatürk’e Ağıt’’ta yazar bu dizeleri de;
‘’Bir alevdir aldı gitti yurdumuzun gönlünde
Çorap gibi söküp attı/ Düşmanları ordumuzun önünde
Bu ne inançtır Gazi Paşa!/ Atının teri kurumadan
Sürüp gittin yeni yeni savaşların peşinde!’’
**
Piyadesi, süvarisi ile şehitlerimiz…
Asaletin yiğitliğin simgesi Çılgın Türkler!
Kuruluşa/ kurtuluşa kanlarıyla imza atan emeği geçen her biri kuvvacı yürekli isimli isimsizler!
Altın harflerle destan yazanlar!
Mustafa’m..Mustafa Kemal’im…
Onlar ki; Hâluk Işık Hocam’ın inci dizeleriyle,
‘’Bize bir toprak
Ve o toprakta yetişen
Bin renkli karanfil verdiler.’’
Anılarınız önünde saygıyla minnetle eğiliyoruz.
İzmir size minnettar ve izinizdedir!..