Türkiye’nin aydınlanma, demokratikleşme, güzel duyuyla oluşan düşünce sürecinde çok önemli bir kavşaktır “1940 Kuşağı”.
Bu kuşağı oluşturan şair, yazar, düşünce insanları, toplumsal kalkınmaya emek ve değer katan, soylulaştıran, tüm baskılara, işkencelere karşın direnen, bu savaşımın bedelini ağır ödeyen insanlardır.
1940 Kuşağı, sanatta, özellikle şiirde toplumsal yapıyı gerçeklikle, toplumcu-gerçekçi çizgide ödün vermeden sürdürdüler.
Siyasal erklerin baskılarına, yıldırmalarına karşı çıkan, bu yüzden sürekli izlenen, kovuşturulan, tutuklanan, hapislerde yatan sürecin şairler faşizme, emperyalizme, sömürüye, sosyal eşitsizliğe dokunmuşlar, haykırmışlardır şiirlerinde.
Nâzım Hikmet etkisiyle başlayan, “Toplumcu Gerçekçi Şairler” olarak adlandırılan bu şairler Hasan İzzettin Dinamo, Rıfat Ilgaz, Cahit Irgat, Suat Taşer, Ömer Faruk Toprak, Mehmet Başaran, Enver Gökçe, Niyazi Akıncıoğlu, A.Kadir, Attila İlhan, Hasan Hüseyin Korkmazgil, Şükran Kurdakul, Ahmed Arif, Ceyhun Atuf Kansu ile Attilâ İlhan… unutulmazlarımızdır.
***
1940 Acılı Kuşağı’nın önemli, değerli adlarındandır Rıfat Ilgaz. Yaşasaydı bu yıl 110 yaşında olacaktı. Ama o 7 Temmuz 1993’te 82 yaşında Sivas Madımak yangınının kederi, yıkılmışlığı, kahrı ile bu dünyaya veda etti!
Toplumcu gerçekçi anlayışın ürünlerinden olan üçüncü kitabı “Yaşadıkça” Rıfat Ilgaz’ın toplumcu bakışını sürdürdüğü, şiir çizgisini geliştirdiği, öncekilere göre daha yetkin bir kitaptır. 1948’te yayımlanır, Bakanlar Kurulu kararıyla kısa sürede toplatılır.
Düşünce suçlusu aydınlar, yorgun kadınlar, taşradaki küçük memurlar, vurguncu esnaf, çobanlık eden yoksul köylüler şiirinin konusudur.
“Sanatçının görevi, öğretici olmaktan çok, eylemlere hazırlayıcı, coşku verici, güvenç ve direnç verici olmalıdır. Burjuva sanatçılar, halka, okura yukarıdan bakmışlar, onu sorunları anlayamaz sanmışlardır. Üretici halkın şairi, sınıfının dilinden, yüreğinden gelen sözlerinden, söyleyiş biçimlerinden yararlanarak kendi sanat sözlüğünü ve biçimini yaratması gerekir” sözü kulağımızda küpe olmalı.
Rıfat Ilgaz’ı unutmak olası değil. Yaşantısıyla, savaşımıyla, kavgasıyla, direnciyle, yapıtlarıyla, Türkçeye duyarlığıyla, çocuklara büyük sevgisiyle bir dev adam…
“Cide deyimiyle şairin itişken (mücadeleci) olması gerektiğini, kavgacı niteliğini yitirmemesi gerektiğini, ilk işinin ülkesinin bağımsızlığı için mücadelede bulunması gerektiğini, toplumculuğun ve gerçekçiliğin ancak bununla olanaklı olacağını, bunun dışında toplumculuğun, gerçekçiliğin ve devrimciliğin başarılamayacağını” da söyleyen bu güzel insana yeniden merhaba….
İNSAN SICAKLIĞINI ÖZLEDİ
Rıfat Ilgaz 1991’de yazdığı “Son Şiirim”de ne diyordu? Elim birine değsin / Isıtayım üşüdüyse / Boşa gitmesin son sıcaklığım!”
Ben de öyle diyorum kalemim işlesin, imzanın sıcaklığını paylaşayım, insan sıcaklığını duyumsayayım, “elim değsin bir dostuma, okuruma”…
Salgın sürecinde dostlarımızla, sevdiklerimizle bir araya gelemedik, birbirimize dokunamadık, sıcaklığımızı duyamadık, kitaplarımızı imzalayamadık.
10 Temmuz 2021 Cumartesi günü saat 14-18 arası Alsancak’ta Kabuk Kitabevi’nde buluşsak olmaz mı?
Hülya Nutku’nun “Güneşe Tırmanmazsan Ayı Göremezsin” adlı tiyatro yazıları kitabı, Seval Deniz Karahalioğlu’nun “Özdemir Nutku’yla Söyleşiler”i, Murteza Albayrak’ın “Çizi Fikir”i, benim “Şiir Yolcusu Kalmasın” kitabım Kabuk Kitabevi’nde dostlarını bekleyecek.