Evet, işte daha önce söz ettiğimiz o meşhur bilim insanlarımız yine çıktı, konuşuyor:
"Bu sene bitmeden memlekette 7 büyüklüğünde bir deprem bekleniyor!"
Ben bu 'kara haber verici' kişilerden çok sıkıldım.
Tamam, biliyoruz artık. 99 depreminden beri iyice öğrendik ki; biz deprem ülkesiyiz, her an yer ayağımızın altından kayabilir ve yer yarılıp yerin içine girebiliriz.
Ama bu konuda üç-beş cılız önlemden başka bir şeyin yapılmadığı bir ülkede durup durup kıyamet haberi vermenin, insanları germenin lüzumu yok gibi sanki.
Çünkü bu uyarılar, hiçbir işe yaramıyor.
İnsanlar, bırakın evlerini denetlettirmeyi, hasarlı binalarda göz göre göre oturmaya devam ediyorlar.
Aslında depreme ne hacet! Üflesen yerle bir olacak binalarla çevriliyiz.
Bütün ülkeyi yıkıp baştan imar edemeyeceğimize göre; ben başa gelenin ancak gelince çekileceğini kanıksadım artık.
Bu yüzden 'geldi-geliyor', 'yıkıldı-yıkılacak' haberleri beni, altımızda uzanan fay hatlarından daha çok geriyor.

***


Bak mesela dün İstanbul'da yaşanan 5.8'lik orta şiddette bir depremde bile insanlar sallandıkları binadan çıkıp, yan taraftaki sallanan binanın altına sığındılar!
Çünkü 20 km. ötesinde, tam 176 km. uzunluğunda, her an patlamaya hazır bir bomba gibi bekleyen fay hattı bulunan şehirde, toplanma alanı neredeyse kalmadı.
450 toplanma alanından geriye sadece 77 tane kaldı.
Diğerleri eşe-dosta-yandaşa peşkeş çekildi, AVM ve rezidans oldu.
5.8'lik bir büyüklük aslında öyle panik yapılacak bir deprem değil.
Ama işin içine farklı etkenler dahil olunca insanlar sanki yıllardır geldi geliyor diye beklenen büyük deprem yaşanmış gibi travma yaşadı.

***


Bundan yaklaşık 10 yıl önce İzmir'de bir deprem fırtınası atlatmış, bir gün içinde tam üç tane 6 civarı deprem görmüştük.
Tabii ki korktuk, bir kaç gün araçlarımızda, parklarda yattık ama memleketi ayağa kaldıracak bir mağduriyet yaşamadık.
Çünkü İzmir'de biliyoruz ki evimize yürüme mesafesinde mutlaka sığınacağımız bir açık alan vardır.
Ya da bundan üç yıl önce; özellikle Çeşme'de çok hissedilen 6.3'lük Midilli depreminde evlerimizin şakülü kayacak, çatılar 10 santim aşağı akacak kadar hasar gördük ama panikten çıldırmadık.
Çünkü kaçacak yerlerimiz dakika mesafesinde.
Ama İstanbul'da yaşayanlar için artık bu mükün değil.
Zaten şehrin genelinde olan 'sıkışmışlık hissi', böyle bir doğal afet anında iyice kendini 'panik ataklarına' bırakıyor.
Orta şiddette bir depremde GSM operatörleri çöküyor, veliler okullara hücum ediyor, trafik felç oluyor, insanların zaten pek parlak olmayan psikolojisi yerle bir oluyor

***


Bunun çözümü ise artık yok.
Ne yazık ki yok...
Bireysel çözüm arayışları mümkün ama koskoca, neredeyse bir ülke büyüklüğündeki şehri yıkıp bir daha baştan yapamayacağımıza göre herkes baksın başının çaresine.
O tren kaçtı.
Dünyanın en güzel şehri artık boğaz hattı hariç tam bir ucube.
Dua edelim de doğa ana her zaman bu kadar insaflı davransın.
Orta şiddette sarsıntılar, beklenen felaketi eritip yok etsin.
Enerji dağılsın.
Elden tek gelen artık bu!