İzmir tüm ülkenin önünde cayır cayır yandı.
Alevler aynı anda altı noktada birden görülmeye başlandı.
Yazın sonuydu.
Benim güzelim çam ağaçlarım kupkuruydu.
Tutuşmaları bir kıvılcıma bakıyordu.
Ve o kıvılcım(lar) tutuştu.
Tutuşturuldu.
Meteoroloji günler öncesinden bir hafta sürecek poyraz fırtınasını zaten haber vermişti.
İşte o poyraz tam da o anda 25-30 kilometre hızla esiyordu.
Yani İzmir'in alev alev yanması için tüm şartlar yerindeydi!
***
İlk gün hiçbir şey yapılmadı.
Gözümüzde yaş, içimizde çığlık; ağaçların, kaplumbağaların, yılanların, kuşların, tilkilerin, domuzların, karıncaların yanarak ölüşünü izledik.
İkinci gün kerhen, eh artık üçüncü gün mecburen müdahalelerde bulunuldu ve sonunda bu facia kontrol altına alındı.
Böyle bir olayda memleketin tüm yangın söndürme uçaklarının seferber edilmesi gerekirken, uçaklar hangarda öylece bekletildi.
Ülkenin ormanlarından sorumlu Bakan çıktı ve "THK'nın uçakları arızalı. Pilotlar uçmak istemiyor. Na böyle simsiyah yağ akıtıyorlar, hepsi bozuk" falan dedi.
Bu arada Allah muhafaza Cumhurbaşkanı'nın ormanın içine inşa ettirdiği Marmaris'teki yazlık sarayında böyle bir yangın başlasa, Bakan Bey yine aynı rahatlıkla 'uçaklar bozuk gönderemeyiz' diyebilecek miydi acaba?
Neyse, cevap belli...
İşte o sırada, bu akıl mantık almaz açıklamalar yapılıyor iken Karabağlar, Menderes, Urla, Seferihisar gözümüzün önünde yandı bitti kül oldu bile.
***
Oysa durum hiç de Bakan'ın söylediği gibi değildi.
Gelin doğal olarak ismini vermek istemeyen bir THK görevlisinin Sözcü gazetesinden Emin Özgönül'e yaptığı açıklamalarını okuyalım:
Orman bürokrasisi Bakan'ı yanlış yönlendiriyor.
THK'daki uçaklar ne arızalı, ne de yağ akıtıyor.
Karabağlar'daki yangın başladığında Adnan Menderes Havalimanı'nda bulunan uçağımızın park yerinden alevler görünüyordu.
Biz müdahale edemedik.
Öyle bir talep gelmedi.
İzlerken içimiz acıdı.
Bu uçaklar bu milletin katkılarıyla, bağışladığı kurban derileriyle alındı.
Yanan bizim ormanımız, uçaklar da bizim milli servetimiz.
Biz bu güne kadar kimseyle para muhabbeti yapmadık.
Beş uçağımız hazır. Gelin desinler hemen gidip müdahale edelim.
Burası bir şirket değil.
Biz siyasetin dışındayız.
Biz geçen sene bu uçaklarla Yunanistan'daki yangına müdahale ettik ve o yangını bizim uçaklarımız söndürdü.
***
Yangınların tam da poyraz fırtınası başladığında altı yerden birden alevlenmesi, THK'nın yangın uçaklarının kullanılmasına 'gerek duyulmaması', bu olayın yandaş medyada 'görülmemesi' bizi İzmir'in yandığına değil, yakıldığına inandırıyor.
Hınç mı?
Kin mi?
Rant mı?
Bunları şimdilik bilemiyoruz.
Ama bildiğimiz şu ki; İzmir halkı o canım ormanları yeniden yeşertecek.
Her İzmirli elde fidan göreve hazır bekliyor.
Başkan Tunç Soyer görülmemiş bir seferberliğe hazırlandıklarını duyuruyor.
Kısaca biz bu kıyıları beton fetişizmine teslim etmeyeceğiz.
Dağlarımızda yine çiçekler açtıracağız.
Bu vatan kimsenin babasının malı değil, bizim toprağımız.
Çamıyla, köknarıyla, kavağı, söğüdüyle...
Kirpisi, karıncası, kuşu, tilkisiyle...
Koruyacağız.