İnsanları anlamak zordur. Olduğundan farklı görünmek, bilgisizden bilgi sahibi olduğunu göstermek, hiçbir becerisi olmamasına rağmen boyundan büyük işlere kalkışmak, meslek veya kariyerlerinin dışında başka konularda ahkam kesmek, çevresine veya topluma yol göstermeye kalkmak, kendi ihtiraslarını tatminden öte bir anlam taşımaz. Bunların dışında kalan büyük kitleler, ne yazık ki bu tür kişilerin çeşitli yollarla ele geçirdikleri iletişim kanalları yolu ile bunları dinlemek zorunda kalmaktadır.
Çevrenize bir bakın. Bu tür adamların varlığına tanık olacaksınız. Örneğin adam bakkal, müteahhitliğe soyunmuş. Üstelik bir de mimarlığa özenip proje çizmeye kalkmış. Sonuç. En ufak bir dış etkiden dolayı bina yıkılmış, arkasında onlarca ölü ve yaralı bırakmış. Kendinden menkul bir yaklaşımla gazeteciyim diyen kişiler, tuttukları kalemi kime kaça satacaklarını araştırırken bir yandan da patronlarının işlerini takip etmek için Ankara-İstanbul arasında mekik dokuma durumuna girmişler. Maaşlarını dolar kuru üzerinden alan birileri masa başında asgari ücret tartışması yapıyor. Ekranlarda yer alan oturumlarda boy gösteren zevat, kariyerlerinin dışındaki konularda bilirkişi durumuna girmişler, bir mühendis harp sanatının inceliklerini anlatırken, bir hukukçu bir ameliyatın nasıl yapılması gerektiği konusunda görüş bildirmekten kaçınmaz hale gelebilmektedir.
Siyasi yaklaşımlarını kabul ettirebilmek için gerçek dışı olaylara dayandıran politikacıların
söylemleri ile iç ve dış gelişmeleri değerlendirmeye çalışmaları, uzatılan mikrofonları görünce etraflarında “tuzluk” arama görüntüleri, Aziz Nesin’in mizahi anlayışının boyutlarını aşma noktasını geçmiştir.
Söylenenleri “Adamın biri (Tatara-Titiri)’’ diye değerlendirin. Bunlardan kurtulmak istiyorsanız yolun demokrasiden geçtiğini unutmayın. Galatasaray ve Fenerbahçe’nin yaptığını yapın. “Kırmızı Çizginizi” siz belirleyin.
Yeni yılınızı, sevdiklerinizle beraber sağlıklı, huzurlu, özgür, adaletli bir ortam içersinde geçirmeniz dileği ile kutluyorum.