21 yıl önce 24 Temmuz 2002’de ayrıldı aramızdan. Aşkın, kavganın ve umudun şairi Adnan Yücel; 27 Mart 1953'te, Elazığ'da doğar.
21 yıl önce 24 Temmuz 2002’de ayrıldı aramızdan. Aşkın, kavganın ve umudun şairi Adnan Yücel; 27 Mart 1953'te, Elazığ'da doğar. Şair, yazar, araştırmacı ve öğretmendi. Kâh Cudi’nin gözleriyle Cizre’ye bakar, kâh bir kavalın inceliğinde bir çiçeği okşardı. Sofrada, kaval sesinde; peyniri, zeytini ve biberi okşayan, sıra dışı, devrimci bir yaşam.
Dünyaya biraz mor bakarsınız gözlerinden şairin. Dizeleriyle, kavganın taaa içindesinizdir. “Yeryüzü aşkın yüzü oluncaya dek!” koca bir tarihe tanıklık edersiniz. Toprağın ilk kez nasıl çitlerle çevrildiğini, topraklıların tanrılaşırken, topraksızların nasıl köleleştiğini öğrenirsiniz mısralarında. Sonra umudu kaybetmemeyi öğreterek; hepimize, “Yeryüzü aşkın yüzü oluncaya dek!” dedirtir, hissettirir tüm benliğinde.
Hissedersin… Ve hazırsındır kavgaya, mücadeleye, cebinde bitmeyen-bitmeyecek umutla. Ateşin ve Güneşin Çocukları’nda bin yılın ağıtını yaktı Adnan Yücel. Âdem’den önce de akan o iki nehrin köpüklerine bindirip, okuyucuyu koca bir tarihe tanıklık ettirdi. Munzur’un sesini dinletti. Laç deresinin, leş deresine dönüşmesinin hüznüyle sızlattı yüreklerimizi. Sonra… Sonrası ise sonsuzluktu… Dereler taşkını, yollar yorgunu…
*****
Dedim ya: 27 Mart 1953’te, Elazığ Merkez’e bağlı Seli köyünde doğdu Adnan. Hemen hemen her usta şair gibi bir emekçinin, bir işçinin çocuğuydu. İlkokulunu köyünde, orta ve lise öğrenimini ise Elazığ'da yaptı. Edebiyata, özellikle şiire ilgisi vardı Adnan’ın. 1971 yılında üstün başarıyla girdiği Diyarbakır Eğitim Enstitüsü Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü’nden 1975 yılında mezun oldu.
Elazığ Karakoçan Lisesi’nde edebiyat öğretmenliği yapmaya başladı. Edebiyat, özellikle şiir aşkıydı ama her iyi edebiyatçı gibi sanata da ilgi duyuyordu Adnan. Bir tanıdığının vasıtasıyla Ankara’ya gitmeye karar verdi. Ankara Üniversitesi Eğitim Fakültesi Güzel Sanatlar Eğitimi Bölümü’ne kaydını yaptırdı ve orayı da 1978 yılında başarıyla bitirerek aynı üniversitede Çağdaş Türk Edebiyatı üzerine yüksek lisansını yaptı.
Eğitimini tamamladıktan sonra, 1975-1987 yılları arasında Ankara Yenişehir Lisesi, Ankara Yıldırım Beyazıt Lisesi ve Ankara Cumhuriyet Lisesi'nde edebiyat öğretmenliği görevlerinde bulundu. 1987 yılından vefatına kadar geçen sürede Çukurova Üniversitesi Eğitim Fakültesi'nde Türk Dili öğretim görevlisi olarak çalıştı.
*****
Adnan Yücel, bir usta şair. İşçi Hasan’dan oldu, Zeliha Hanım'dan doğdu. Bir de öğretmeni olmalı, şair bir öğretmen. Kitabının arkasındaki fotoğrafı anasına gösterip, "Bu benim öğretmenim" diye öğündüğü. Anası Zeliha Hanım, nasıl kızmış, "Kitap sahibi adam, gelip sana ders verecek, hıı!"
Yayımlanan ilk şiirlerinin genel başlığı Ter Şiirleri’ydi. Yaşamı anlamakla kalmayıp yorumlayanlardandı. O toplumcu mücadeleyi lirik bir tonda, coşkuyla şiirleştirenlerdendi. Ateşin ve Güneşin Çocukları mıydı soruşturmaya uğrayan kitabı? Alaşafakta yeryüzüne düşecek görüntünün bir aşk görüntüsü olması gerektiğini söylerdi. O yüzden gençlerin çoğu ezbere bilirdi onu. "Yeryüzü aşkın yüzü oluncaya dek!" çileler çekilecek, kavga sürecek.
Kavgaydı yaşamının özeti Adnan Yücel’in. Ve şiir. Ve umut. Yeryüzü aşkın yüzü oluncaya dek! Çünkü sevda, kavgalara sözlenmiştir.
Adnan Yücel, toplumcu gerçekçi bir yazardı. İnsanın bu dünyada verdiği, vereceği mücadeleyi özümsemiş, bilincine çıkarmış bir şairdi. Gelecek güzel günlere inanan, yenilgiler, acılar, zulümlerle engellense de; insanlık için, insanlığın mutluluğu, geleceği için verilen kavganın bitmeyeceğini seslendiren, umudu öne çıkaran.
Adnan Yücel, edebiyat ve felsefe bilgisinin dışında; tarih, coğrafya, mitoloji bilgisi ile donanmış bir şairdi. Şiirlerinde bu bilgi birikimini, insanlığın bu topraklarda, Anadolu’da ve başka coğrafyalarda yarattığı değerleri kavramış bir şair olarak kitaplar dolusu şiirler yazmıştır. Vedat Aydın’ın cenaze törenine giderken yaşamını yitirenler için yazdığı Beşlerin Türküsü şiiri, dostluğa, kardeşliğe verdiği değeri de gözler önüne serer.
*****
Hastadır artık Adnan Yücel. Ömrünün son yıllarında; direnişi, mücadelesi, umudu sürüyordu ama hastaydı. Akciğer kanseriydi. Yaşamının son zamanlarını Balcalı Hastanesi’nde, yoğun bakımda tedavi altında geçirdi. 24 Temmuz 2002’de, sabah 07:50 sularında yaşama veda etti. Kavgasına ve döğüşüne ara verdi.
"Şiirimizin itiraz damarlarından birisi daha kesildi.” dedi Şükrü Erbaş ölümünün arkasından. “Erken, haksız ve aptal bir ölüm. Yüksek sesini özleyeceğim. Güneşin çocuklarının başı sağ olsun.”
Ahmet Telli ise şöyle: Yakın arkadaşımdı. Ankara'da kaldığı yıllarda beraberliğimiz oldu. 1970'lerin toplumcu gerçekçi şiirini sürdürdü. Kendi sesini bulmuş bir şairdi Adnan. İnançlı bir komünistti ve sonuna kadar bu düşüncesinde kalan, bunlar için sadece birey olarak kalmak değil, örgütlü olmak bilincinde olan bir arkadaşımızdı. Dostların başı sağ olsun.
*****
Onun şiiri, Kavgalara Sözlenen Sevda’dan başlayarak hep sınıf mücadelesinin tavında dövülmüş, onun öz suyuyla çelikleşmiştir. Kavganın yenilgiyle ezildiği, kentlerin/sokakların yenilginin sarı rengiyle solduğu 12 Eylül karanlığında yazdığı Soframda Kaval Sesleri’ndeki karamsarlık, umutsuzluk, acı bile bir öfke patlaması ve yeniden doğacak olan mavi ve kızıla özlemle aralanır.
Acıları da, öfkesi ve umutları da, coşkulu patlamaları da kesinlikle bu güçten beslenir. “Şiirinin doruğu” olarak tanımladığı Yeryüzü Aşkın Yüzü Oluncaya Dek’te ise; o çocuksu kırılganlık öfkeyle bilenmiş, umudu arayan karamsarlık, yerini yeniden umuda, hem de coşkun bir şelale gibi akıp patlayan gelecek tutkusuna bırakmıştır:
“Aşksız ve paramparçaydı yaşam…
Bir inancın yüceliğinde buldum seni…
Bir kavganın güzelliğinde sevdim…
Bitmedi daha sürüyor o kavga
Ve sürecek;
Yeryüzü, aşkın yüzü oluncaya dek!"