Enver Gökçe, Attilâ İlhan, Şükran Kurdakul gibi isimlerle birlikte gerçekçi şiirin şairi. Adını, Çanakkale Savaşı'nda şehit düşen ağabeyinden almış bir şair. 1925'ten 2010 yılına dek süren uzun bir ömrün yolcusu. Birçok söyleşisinde kendisini şiirin bir ağır işçisi olarak gördüğünü söyleyen, 60 yılını şiire adamış şiirin soğuk demircisi. "Yoksulduk Dünyayı Sevdik" diyen, acıyı külliyen reddeden, kimi şairlerin aksine şiirin bir söz sanatı olduğunu ve bunun da çeşitli işçilikler gerektirdiğini belirten, sözü sadece söylemekle yetinmeyip, onu nasıl söyleyeceğiyle de ilgilenen, Türk şiirinin Attilâ İlhan ve Rıfat Ilgaz ile birlikte en çalışkan ismi…

*****

Çanakkale’nin Gelibolu ilçesi Karainebeyli köyünde, 23 Temmuz 1925’te doğar. Babası medrese eğitimi görmüş ve köyde hocalık yapmış olan Hacı Hüsnü Efendi, annesi Mükerrem Hanım’dır. Baba Hacı Hüsnü Efendi, henüz dört yaşındayken ölünce Mükerrem Hanım, çocuklarını yanına alıp Gelibolu’ya göçerek onlara iyi bir eğitim vermeye çalışır. Mükerrem Hanım, Arif’e ilk şiir zevkini veren kişidir. 

*****

Şiirinin şekli, Nâzım Hikmet’le başlayan toplumcu şiirin geneli gibi serbest vezinli ve kırık dizelerden oluşmaktadır. Noktalama işaretleri olabildiğince azdır.

Arif Damar her ne kadar Nâzım Hikmet etkisinde kalsa da daima kendine ait bir duyarlılığı yakalamayı bilmiştir. Cemal Süreya, bu özgün tavrı sebebiyle Damar'ı; 1940 kuşağından ayrı bir noktaya koyarak, 1940 ile 1950 arası beliren özgün şairden sayar. Damar, ister toplumcu- gerçekçi ister biçimci yönüyle öne çıksın, ‘dava uğruna şiir, şiir uğruna dava’ prensibine daima sadık kalmış ve şiirde yeniliğin peşini hiçbir zaman bırakmamıştır.

Arif Damar, birçok söyleşisinde kendisini şiirin bir ağır işçisi olarak gördüğünü söyler. Kuşağındaki kimi şairlerin aksine şiirin bir söz sanatı olduğunu ve bunun da çeşitli işçilikler gerektirdiğini bilir. Damar, sözü sadece söylemekle yetinmez, onu, nasıl söyleyeceğiyle de ilgilenir. Zaten Arif Damar'ı kuşağının birçok şairinin ötesine taşıyan tam olarak bu olmuştur. Arif Damar, İlhan Berk'in demesiyle, "sözü silker sanki sözün altındakini yazar." Yani Damar, kuşak arkadaşları gibi kaba bir gerçekliğe bulaşmamış ve daha çapaksız bir şiire kavuşmuştur.

“Vurur düşlerine ozanın/ Güneş kızgınlığından birkaç ağustos/ Birkaç ağaç/ Yüksek ormanlar kuytusundan

Kardeşliğin alıcı kuşu/ Kalkar konar

Köylü/ Biçer ayrık otlarını ayırır başaklardan/ Kalkar konar/ Kardeşliğin alıcı kuşu

İşçi/ Tutar ucundan en acar biçimlerin

Sürer/ Bin başıboş atı bin cehennemi birden/ Kardeşliğin alıcı kuşu/ Kalkar konar

Duran el/ Gitmeyen ayak/ Bir göz ki/ Arkasında bir ölü sesi/ Döner durur/ Kardeşliğin alıcı kuşu

Kalkar konar/ Bir açık yürekten bir ötekine/ Bir bugüne bir yarına/ Alıcı kuşu kardeşliğin”

*****

Şiirlerinin yanı sıra Yağmurlu Sokak adını verdiği bir de roman yazar Arif Damar. Eser, 1985 yılında Melih Cevdet Anday’ın ortak imzasıyla yayımlanır. Son yıllarında İstanbul Moda’da yaşar. Ve 20 Ekim 2010 tarihinde Göztepe Eğitim ve Araştırma Hastanesinde kalp yetmezliği nedeniyle vefat eder. Çengelköy Mezarlığında yatar şimdi usta, ebedi istirahatgâhında. 

Anısına, Türk şiirine katkısına, bu hayata karşı dik duruşuna ve muhteşem üretimlerine saygıyla…