Tabii ki ses/gürültü kavgası.
Bitmiyor arkadaş bitmiyor.
'Aklın yolu bir' deyimi bu kasaba hudutlarında asla işlemiyor.
Geçtiğimiz cuma akşamı mekanların hemen hepsi resmi açılışlarını yaptılar.
Ben geçen yıl açılan ve gerek müşteri kitlesi, gerek yemekleri gerekse müzikleri açısından pek memnun kaldığım Dokuzbuçuk Restaurant&Lounge'daydım.
Jenerasyon bizim jenerasyon, kafanı nereye çevirsen eski/yeni tanıdık yüzler, dostlar...
Müzik desen kulağı yormayan eskilerin hitleri...
Mönü zengin/lezzetli, kırmızı et de var balık da...
Dekorasyon sıcak, arkadaşın begonvilli bahçesi hissini veriyor...
Sadece birbirini süzmeye değil, gerçekten dans edip eğlenmeye gelen insanlar var.
Ve en önemlisi Hacımemiş'in sonlarına doğru bir ara sokakta olduğu için kargaşa ve kalabalıktan uzakta.
Tam benlik yani.
Geçen sene tüm yazı geçirdiğim köşeye yine konuşlandım. Yanımda İstanbul'dan gelen arkadaşlarım.
Mekanın hem yemek hem bar bölümü oldukça kalabalık ama kimse kimseyi rahatsız etmeden eğleniyor, muhabbetini ediyor. Müzik desibel olarak rahatsız edici değil, taşkınlık yok.
Çeşme genelde bu aylarda futbolcuların gözdesidir ama Dokuzbuçuk adeta basketbolcu akınında.
Genelde basketbolcuların futbolculara göre daha farklı bir eğlence anlayışı oluyor.
Bütün gece mekan mekan gezip, bistroda ortaya en azametlisinden metal kovayı koyup erkek erkeğe takılmak yerine, eşleriyle, dostlarıyla daha sakin zaman geçirmeyi tercih ediyorlar.
Ufuk Sarıca, İbrahim Kutluay, Kerem Tunçeri vs. ortam Lütfi Kırdar gibi.
***
Malum yaz akşamları akşam yemeği geç başlar.
İnsanlar plajdan anca döner, kısa bir dinlenme derken mekana gelip masaya sipariş verildiğinde saat olur 21.30 hatta 22.00...
Yine böyle olmuşken, mekanlar daha hızını yeni almışken, sıra yemek sonrası biraz eğlenmeye gelmişken tüm Alaçatı'da saat tam 01.00'de müzik kabinlerinin fişi çekildi.
İnsanlar masalarında, bar taburelerinde öylece kalakaldı.
Hayır insanın modu da düşüyor, sanki bir anda gök taşı falan düştü de herkes evine kaçsın anonsu yapılmış gibi.
Her sene Alaçatı'da ilk hafta böyle sıkı denetimler olur ama sonra öyle savsar ki iş sabaha karşı sokaklarda Arapça şarkılarla göbek atmaya bile gider.
***
Diyoruz ki bu sene ikisi de olmasın.
Artık bir an önce aklın yolu bir kısmına geçelim.
Her türlü müzik, enstrümansız, mikrofonsuz bile olsa şarkı söylemek, ne bileyim masada parmakla tıkır tıkır ritim tutmak falan, hatta ve hatta ıslık çalmak dahil 02.00'den itibaren istisnasız her sokak ve mekan için yasaklansın.
Hiçbir mekan kayrılmasın. (Ki bu yapılıyor biliyoruz.)
Ama 01.00 nedir yahu?
Hem işletmeci hem müşteri için çok erken bir saat.
Neden bir saat daha eğlenmek isteyen insanları Ayayorgi veya Alaçatı'nın uzak koylarına gitmeye mecbur ediyorsunuz?
O kulüplere de gitmek isteyen gitsin ama yemek daha bitmeden insanlara haydi kalkın gidin de denmez ki?
Umarım hemen ama hemen saat 01.00 inadından vazgeçilir.
Söylüyoruz size: 02.00, iyidir iyi!