Türk futbolunun "Büyük" lakaplı efsane kulübü Altay, tarihinin en çetin sınavlarından birini verirken, düştüğü girdaptan çıkmak için çareyi eski kurtarıcısında buldu. Peş peşe yaşadığı iki küme düşme trajedisinin ardından kendini TFF 3. Lig 4. Grup'ta bulan siyah-beyazlı camia, bu sezona da felaket bir başlangıç yaparak taraftarlarını kahretti. Oynadığı ilk üç maçta galibiyetle tanışamayan ve sadece bir puan toplayarak kendini düşme hattının içinde bulan İzmir devi, acil bir kan değişikliğine gitme kararı aldı. Yönetim, bu zorlu süreçte takımı emanet edeceği isim olarak, camianın yabancısı olmayan, tecrübeli teknik adam Yusuf Şimşek üzerinde karar kıldı. Bu karar, kulübün içinde bulunduğu derin krizden çıkış için bir "kurtarıcı" arayışının en net göstergesi oldu.
Yusuf Şimşek'in göreve getirilmesi, siyah-beyazlı taraftarlar arasında büyük bir yankı uyandırdı. Sosyal medyada ve futbol forumlarında yapılan yorumlarda, taraftar kitlesinin önemli bir bölümünün bu hamleyi olumlu karşıladığı gözlemlendi. Şimşek'in kulübün dinamiklerini bilen, zor şartlar altında takım yönetme tecrübesi olan ve mevcut kısıtlı kadroyu motive edebilecek bir isim olduğu yönündeki görüşler ağırlık kazandı. Özellikle transfer yasağı nedeniyle dışarıdan takviye yapamayan ve tamamen altyapıdan gelen genç oyuncularla mücadele etmek zorunda olan Altay için, Şimşek'in bir "motivasyon ustası" olarak takıma mental bir doping yapacağı beklentisi hakim. Taraftarlar, bu hamleyle birlikte takımın üzerindeki ölü toprağını atarak yeni bir sayfa açmasını umut ediyor.
Yarım kalan hikaye ve 48 günlük macera
Yusuf Şimşek ve Altay birlikteliği, aslında maziye dayanan yarım kalmış bir hikayeyi barındırıyor. Tecrübeli teknik adam, siyah-beyazlı kulüpte daha önce 2023-24 sezonunda, takım 1. Lig'de mücadele ederken görev almıştı. O dönemde de zorlu bir süreçten geçen takımı devralan Şimşek, koltukta kaldığı 48 gün gibi kısa bir sürede takıma gözle görülür bir ivme kazandırmıştı. Yönettiği 5 kritik lig maçında 3 galibiyet ve 2 mağlubiyet alan Şimşek'in takımı, maç başına yakaladığı 1.8 puan ortalamasıyla ligde kalma umutlarını yeşertmişti. Ancak başarılı gidişata rağmen, devre arasında "kadronun dağılmasını" ve verilen sözlerin tutulmamasını gerekçe gösteren Şimşek, ani bir kararla istifa ederek siyah-beyazlı camiadan ayrılmıştı.
Bu ayrılık, hem taraftarlar hem de kulüp için acı bir dönemin başlangıcı oldu. Şimşek'in gidişinin ardından toparlanamayan Altay, o sezonun sonunda 1. Lig'e veda etti. Kâbus bununla da bitmedi; bir sonraki sezon 2. Lig'de de tutunamayan asırlık çınar, kendini 3. Lig'de buldu. Aradan geçen tam 1 yıl ve 8 ayın ardından Yusuf Şimşek, bıraktığından çok daha zor şartlar altındaki kulübüne geri döndü. Bu geri dönüş, birçokları tarafından "yarım kalan bir işi tamamlama" arzusu olarak yorumlanırken, Şimşek'in o gün ayrılmasına neden olan sorunların bugün daha da derinleşmiş olması, önündeki yolun ne kadar engebeli olduğunu da gösteriyor.
Transfer yasağı ve gençlere emanet bir kader
Tecrübeli teknik direktör Yusuf Şimşek'i bekleyen en büyük meydan okuma, kulübün üzerindeki ağır transfer yasağı yükü. Bu yasak, Şimşek'in elini kolunu bağlarken, onu tamamen mevcut kadroya, yani büyük çoğunluğu altyapıdan yetişmiş, tecrübesiz genç oyunculara mahkûm kılıyor. Takıma ne bir golcü, ne bir savunma lideri, ne de tecrübeli bir orta saha ekleme lüksü bulunmuyor. Bu durum, Şimşek'in teknik direktörlük meziyetlerinden çok, pedagojik ve motive edici özelliklerini ön plana çıkarmasını zorunlu kılıyor. Görevi, sadece taktik tahtası başında değil, aynı zamanda soyunma odasında, antrenman sahasında, oyuncuların zihinlerinde olacak.
Bu genç ve umutsuzluğa kapılmış kadrodan bir savaşçı ruh yaratmak, onlara "Büyük Altay" formasının ağırlığını ve sorumluluğunu hissettirmek, Şimşem'in en temel vazifesi olacak. Ligin ilk üç haftasında alınan kötü sonuçların oyuncular üzerinde yarattığı moral bozukluğunu gidermek ve onlara özgüven aşılamak, atılacak ilk adımlar arasında yer alıyor. Şimşek, taktiksel dehasından önce, bir baba, bir ağabey, bir psikolog gibi davranarak bu gençlerin potansiyelini ortaya çıkarmak zorunda. Altay'ın kaderi, kelimenin tam anlamıyla bu gençlerin ayaklarına ve Yusuf Şimşek'in onlara aşılayacağı ruha emanet edilmiş durumda.
İlk sınav, bir başka yaralı dev Eskişehirspor'a karşı
Yusuf Şimşek yönetimindeki Altay, yeni dönemdeki ilk sınavına bu Pazar günü kendi evinde, İzmir'de çıkacak. Rakip ise tıpkı Altay gibi Türk futbolunun köklü bir geçmişe sahip olan ancak son yıllarda yaşadığı krizlerle alt liglere gerileyen bir başka yaralı dev: Eskişehirspor. Bu karşılaşma, sadece üç puan mücadelesi olmanın ötesinde, iki büyük camianın ayakta kalma savaşının bir yansıması olacak. Şimşek için bu maç, takımla ve taraftarla yeniden bir bağ kurmak, camiaya "ben geldim, her şey farklı olacak" mesajını vermek için kritik bir fırsat niteliği taşıyor.
Taraftarların da bu önemli randevuya büyük ilgi göstermesi ve takımlarına destek vererek yeni hocalarına "hoş geldin" demesi bekleniyor. Yusuf Şimşek, görevi devraldıktan sonra yaptığı ilk açıklamada bu birlikteliğin önemine vurgu yaptı. Tecrübeli çalıştırıcı, "Daha önce de birlikte yol yürüdüğümüz Altay Spor Kulübü ile yeniden buluştuk. Bu güzel camiaya tekrar katkı sunacak olmanın heyecanı içindeyiz. Yeni yolculuğumuz hayırlı olsun. Birlikte yüksek hedeflere ulaşacağımıza inanıyorum" sözleriyle hem camiaya umut aşıladı hem de zorlu hedeflerden kaçınmayacağının sinyalini verdi. Şimdi tüm gözler, Pazar günü Alsancak Mustafa Denizli Stadı'nda, Şimşek'in sihirli dokunuşunun sahaya nasıl yansıyacağında olacak.