“8 aylık gebeyim. Nöbetteyim, karnım burnumda. Bir tane madde bağımlısı hasta mide kanaması geçiriyor, monitörize edilmiş. "Monitörden niye ses geliyor" diye serum askısıyla saldırdı bana. Sancım başladı. Gittim kadın doğuma, ilaç yapıldı, döndüm nöbetlerime devam ettim.
Oğlum ben nöbetteyken, kafasının üstüne düştü kaydırak tepesinden. İçim gitti. Endişemi ancak yaşayanlar anlar. Takip ettik. İçim asla rahatlamadı, ben nöbetime devam ettim.
Oğlum ameliyat oldu, dördüncü gününde nöbete geldim, beslenemiyordu. Susuz kalmış, uykudan uyandırılamadı, baygın, idrar çıkışı yok. Oğlum nöbete geldi benimle. Her çocuk hasta gibi damaryolu açıldı, tedavisi başladı bir odada, ben nöbetime devam ettim.
Sedye üstünde kalp masajı yaparken kayıp düştüm, dizimi kırdım. Benim pozisyonumda çalışacak hekim olmadığı için dizim ateldeyken topallayarak, tüm nöbetlerime geldim. ‘Ayağımı uzatıyorum’ diye ‘doktora bak, ne rahat’ dediler.
Biz o tek cümleyle bir anda ülkeden kovulan hekimler var ya, kendi ailemize, kendimize yetemediğimiz anlarda, işimizi aksatmamak, başka insanları mağdur etmemek için, yaptığımız işin manevi sorumluluğu bizim hayatımız olduğu için hep görevdeydik. Bunun bir maddi karşılığı yok!..”
(Dr. Tutku Tanrıkulu-Acil Tıp Uzmanı)
“58 yaşında Organ Nakli Cerrahisi profesörüyüm. 19 yıl eğitim aldım. Hâlâ gece gündüz çalışıyorum. Cumhurbaşkanı'nın beyanından sonra ABD'den gelen iki teklifi ciddiye alarak, görüşmelerime başladım. Maruzatım budur!”
(Alper Demirbaş-Transplantasyon Cerrahisi Uzmanı)
“Bir ömür verdim ben. 12 bin doktorun yetişmesine doğrudan, 10 binlercesine dolaylı katkım oldu. İçim yanıyor gittiklerini gördükçe. Ama başka çare bırakmadınız ki çocuklarıma... Ama biliyorum siz gideceksiniz onlar geri gelecek.”
(Prof. Dr. Erbuğ Keskin-İst. Üniv. Tıp Fak. Öğretim Üyesi)
“Gül gibi hayallerimiz vardı. Bahçeler rengarenk çocuklar şen mi şen olacaktı. Önce performans geldi, sonra hırslı meslektaşlarımız. Sonra mobbing, sonra şiddet hakaret. Sahipsizlik (sendikasızlık) Geriye umutsuz mutsuz ve hayalleri çalınmış genç-yaşlı doktorlar.”
(Opr. Dr. Bülent Yavuz)
“Steteskop en pahalı takıdır, bunu takmak isteyenin ödeyeceği bedel ise gençliğidir. Buna başka değer biçmeye çalışanlar yaşam’ı hiçe sayanlar olsa gerek!”
(Prof. Dr. Oğuz Basut-Uludağ Üniv.Tıp Fak.Öğretim üyesi)
“Biz hekimler bilimin ve sağlığın temsilcileriyiz! Bilimin ve ve sağlığın temsilcileriyken, şiddetin ve haksızlığın mağdurları olan biz hekimler, ülkemizde kalmaya, polikliniklerimizde hastalarımıza bakmaya devam etme kararlılığındayız. Biz nöroloji hekimleri ve tüm hekimler, mesleğimizi onurumuzla yapacağımıza, yeteneğimiz ve hakimiyetimiz ölçüsünde hastalarımızın iyiliği için çalışacağımıza yemin ettik. Türk Nöroloji Derneği olarak tüm meslektaşlarımızın hakları adına acil hukuki düzenlemelerin bir an önce yapılmasını istiyoruz. Kamuoyunun dikkatine!”
(Türk Nöroloji Derneği)
***
"İtiraf edeyim, beni devlet okuttu.
Anamın, babamın, en fakir insanın vergilerinden artırıp yapılan okullarda okudum. Babam öğretmendi, erkence öldü garibim. Rahmetli annem devletin yetiştiremediği giderleri karşılamak için gecesini gündüzüne kattı.
Ben de Devlete borcumu 30 yıldır çalışarak fazlasıyla ödediğimi düşünüyorum.
Devletin sahibinin siyasi partiler değil, devleti var eden milletin olduğunu biliyor, bunu bir gün halkın da idrak edeceğine inanıyorum.
(Prof.Dr.Ekin Özgür Aktaş-Ege Üniv Adlı Tıp ABD Başkanı)
***
Buraya kadar, “Anlat doktor” dedik, doktorlar anlattı. İki yıl önce -tam da bugünlerde- balkonlarda alkışlanan, şimdi “Giderlerse gitsinler” tavrıyla karşı karşıya, “kapı gösterilen” hekimlerimiz, hemşirelerimiz, sağlık çalışanlarımız; bizim için çok değerlidir. Topluma adanmış hayatlarıyla sonuna kadar hak ettikleri saygınlıktırlar. İyi ve ekonomik koşullarda onurla yaşamaları için desteklenmelidirler. “Sağlıkta Şiddet Yasası” önerisi, acilen yasallaşmalıdır. Çok sayıda doktor ve sağlık çalışanı dostumuz, tanışımız var. Konuştuğumuzda her birinin üzgün olduğunu gözlemliyoruz bugünlerde. Çok kırgınlar! Kısaca; “Hiç bu kadar değersiz hissetmemiştik kendimizi” diyorlar. Haklılar da! Onlar bu ülkede, hepimize insanlığa hizmet için çalıştılar, çalışıyorlar. “Hayatlarımızı emanet ettiğimiz hekimlerimize hakettikleri itibarla yaklaşılmalı, emeklerinin karşılığı olan haklar verilmelidir.
Onların ülkemizden gitmesi -gerçekten- büyük kayıp olur. Tek tek, her biri Tarkan’ın da dediği gibi, “Bu ülkenin başının tacıdır. Değerleri bilinmelidir.”
Onlarsız olmaz, “Bir ülkenin hekimini, sağlık çalışanını çözümsüzlüğe/çaresizliğe sürüklemek, toplum için büyük bir trajedi. Büyük endişe” sözüyle “gururumuz” Fazıl Say ne haklıdır. Gitmemeliler, hayat kurtaran Hipokrat yeminli doktorlarımız gitmemeliler! Kıymetlilerimiz onlar!..