Yüzyıllık Yalnızlık, Geceyarısı Çocukları, Sevgili Arsız Ölüm, Macunaima ve Bu Dünyanın Krallığı gibi büyülü gerçekçiliğin başarılı ve ünlü örneklerini sevenler, Hindistan'ın dünya edebiyatına armağanı Shubhangi Swarup'un Hasret Koordinatları romanından benzer okuma keyfini alacak. Aşkın, mitolojinin, egzotizmin, yerel adet ve inanışların gölgesinde yazılan roman, yazarının doğaya olan sonsuz sevgisinin bir ifadesi aynı zamanda.

Andaman Adaları'ndaki deprem, aslında Himalayalar'da kayan buzullarla ilgilidir. Eriyen buzulların suları, Hindistan'ın engin coğrafyasını kuzeyden güneye kat eden nehirlerle sularken hayat taşır, bir buçuk milyara yakın nüfusun çatlamış dudaklarını serinleterek okyanusa kavuşur. O sular, aniden yaşanan bir deprem sonrası tsunamisiyle Andaman lagünlerinine ulaşır. İflah olmaz bir bilim insanı, bin bir çiçek ve böceğin, tepelerin yamaçlarnda gizlenmiş türlü hayvanın arasında kendisine eşlik eden yarı vahşi kızıyla sonu gelmez araştırmalardan birini yaparken yıllar sonra, o kızından doğacak torununun Himalayalar'daki bir buzulun arasında mahsur kaldığında gördüğü düşlerine konuk olacağını nereden bilebilir! Dahası tepesinde tıpırdayıp duran yağmur damlalarının, aslında Yeti'nin ayak izlerini bıraktığı ülkesindeki eriyen buzul yataklarından moleküller taşıdığını bilse de o an nasıl akledebilir! Ve döngünün böylece devam edip gittiğini bilse bile, kızına karın nasıl bir şey olduğunu tarif edemezken, dünyanın damının eteklerinde ömrünün son demlerindeki hayat külfetini tevekkülle karşılayan Apo'dan (büyükbaba) nasıl haberdar olabilir!.. O yaşlı adamın hayatının son demlerinde tutulduğu gizemli Ghazala'ya naz niyaz ederken hayatın son armağanı olan tadına doyulmaz sohbetlerinde Budizmden, İslama, Sufi'den Şehrazad'a, oradan hiçliğe varan sohbetler edeceğine, iki yaşlı ruhin muhabbeti süredursun etraflarındaki ruhlar bir bedenden diğerine geçmeye çabalarken kızın evladının cebinden bir sigara çıkarıp yaşlı adama uzatacağına nasıl ihtimal versin!..

Çıtayı daha yukarılara taşıyacak

Hindistan'ın egzotik coğrafyası ve kadim yazı geleneği, ülkenin modern edebiyatına Salman Rushdie, Amitav Gosh ve Arundhati Roy gibi yazarlar kazandırmıştı. Hindistan edebiyatının dünyaya son armağanı Shubhangi Swarup, on yedi dile çevrilmiş, çok satmış  ve geçtiğimiz günlerde ülkemizde de yayımlanmış Hasret Koordinatları romanı ve ardından gelmesi muhtemel yeni yapıtlarıyla o çıtayı daha yukarılara taşıyacak.

Whatsapp Image 2025 01 21 At 12.17.57 (2)

Eğer Salman Rushdie'nin Geceyarısı Çocukları'nı, Halil Cibran'ın deyişlerini, başta Yüzyıllık Yalnızlık olmak üzere Marquez romanlarını, Latin Amerika'nın has evlatları Infante, Carpentier'i, Mário de Andrade'nin kült romanı Macunaima'yı, bizden örnek vermek gerekirse Latife Tekin'in Sevgili Arsız Ölüm'ünü sevmişseniz Hasret Koordinatları'ı da çok beğeneceksiniz.

Açıkçası uzun zamandır adına bu kadar yakışan bir roman okumamıştım. Birbirine bağlı hikayesiyle, dört farklı zaman ve coğrafyada geçen roman, Andaman Adaları'ndan Kalküta'ya, Burma'dan (Myanmar) Tibet yaylalarına, Karakurum'dan Himalaya buzullarına var olmanın, hayatın, aşk ve savaşların, farklı insan eli değmemiş yerl kültürlerin, yazarın her dizesinde hissettirdiği doğa hayranlığının, naif ilkellikle vahşi uygarlığın,  Rangoon'dan Keşmir'e yoksul halkların umutsuz mücadelelerinin, yatay ve dikey destanını kuruyor.

Romanın finalinde, bir buzulda kalmış torunun genlerinden aldığı araştırma ruhunun diyetini ödemeye hazırken dedesinin düşlerini girmesini okur ve hayatın öylece kasılmalar ve genleşmelerden, kah katıksız sevgiden kah şiddetten beslendiğini oluştuğunu anlarken yazarın inşa ettiği anlatının büyük yazı ustalığının eseri olduğunu görüyor ve yazana saygı duyuyorsunuz.

Bir değil, birkaç kez okunacak ve her defasında farklı anlamlar bulunacak, farklı bağıntılar keşfedilecek, damakta farklı tatlar bırakacak bir şaheser Hasret Koordinatları.

Yolu Anadolu Ateşi'nden de geçmiş!
 

Bu muhteşem romanın mimarı Shubhangi Swarup, 1982'de dünyaya gelmiş. Sadece başarılı bir edebiyatçı değil, eğitimci, doğa gönüllüsü, gezgin ve gazeteci olarak da tanınıp takdir görmüş. İlginç bir raslantı, kendisi romanının Türkiye'de yayımlanmasından yıllar önce 'Dekeyser ve Friend's Dance' projesi kapsamında Anadolu Ateşi'nde de yer almış. Ülkesinin ilk sanal gerçeklik (VR) gazetecilik platformu ElseVR kanalının Genel Yayın Yönetmenliği görevini icra ederken Pakistan - Hindistan sınırındaki yaşadığı siyasal ve demografik değişimlerle bilinen Kargil'deki Hunderman köyü hakkında When Borders Move adlı belgeseli yazıp yönetmiş. Mumbai'nin yoksul mahallelerinde yaşayan sokak çocukları ve yoksul ailelerin yetişkin üyelerine gönüllü öğretmenlik yapmış.

'Büyünün değil gerçeklerin anlatısı'

İlk yayımlandığı 2017'den bu yana birçok ülkede çok satanlar listesinde uzun süreler kalmayı başaran Hasret Koordinatları, birçok eleştirmen tarafından 'büyülü gerçeklik' türünün tipik ve başarılı bir örneği olarak nitelendirilse de Shubhangi Swarup, bir söyleşisinde bu fikre şöyle karşı çıkıyor:

"Doğayla ilgili hikayeleri büyülü bir şey olarak görmemiz aslında doğadan ne kadar kopuk yaşadığımızın itirafıdır. Romanımı okurken hissettiğiniz büyü, doğa tarihinden esinlenilmiş bir kısmı da acı gerçeklere dairdir."

Yazar her ne kadar 'büyülü gerçeklik' terimine muhalefet şerhi koysa da roman düşle gerçeğin, gerçek ile gerçek dışının, düşüncelerle sanrıların iç içe geçtiği son derece başarılı bir örnek. Hatta yazarının Necip Mahfuz, A.K. Ramanujan, Haruki Murakami ve Gabriel García Márquez gibi isimlerin izinden gidiyor olması da romanın buz gibi bir büyülü gerçekçilik eseri olduğu düşüncesine kolaylıkla ulaştırır bizi.

Hasret Koordinatları / Shubhangi Swarup / April Yayıncılık

Bir para imparatorunun gizemli hayatı

Geçtiğimiz aylarda Türkiye'de de yayımlanan ilk romanı Uzaklarda ile Pulitzer Kurgu Ödülü'nde finale kalan Hernan Diaz, yeni romanı Güven ile bu başarısının tesadüf olmadığını kanıtladı. Diaz'ın bu eseri, üç yıl önce kurgu alanında Kirkus Ödülü’ne layık görülmüştü. Güven'i tanıtmadan önce, yazarı Hernan Diaz'ı hatırlamakta yarar var.

Whatsapp Image 2025 01 21 At 12.17.57 (1)

1973 yılında Arjantin'de doğan Hernan Diaz, cunta darbesi sonrasında ailesiyle İsveç’e göçtü. Ailesiyle sekiz yol sonra yurduna dönen Diaz, Buenos Aires Üniversitesi’nde edebiyat okudu,  Londra’da King’s College’da aynı alanda yüksek lisans yaptı. 1999’da New York’a taşınan yazar, New York Üniversitesi’nde doktorasını verdi. Eşi ve kızıyla beraber Brooklyn’de yaşayan yazarın bu romanı yayınlandıktan iki yıl sonra Pulitzer Ödülü’nü kazanmıştı. Ülkesinde Washington Post ve New York Times gibi öncü gazetelerin yılın en iyi kitapları arasında gösterdiği Güven'in konusu şöyle...

Whatsapp Image 2025 01 21 At 12.17.57

Amerikan en ünlü zengin ailelerinden birinin  başarılı ama bir hayli tuhaf davranışlarıyla tanınan oğlu, borsadaki başarılarıyla büyük bir para imparatorluğu yaratıtmakla kalmayıp dünyanın kaderini değiştirecek gelişmelere imza atar. Onun bu hızlı ve mutlak başarılarından sonra herkes şu soruların cevabını aramaya başlar:

Büyük Buhran’ın arkasındaki bu kişinin arkasında kim vardır?

kendisi gibi egzantrik eşi özel yaşantısının da içinde bulunduğu, dedikodulara yol açan muhteşem ama bir o kadar da gizemli hayat neleri banındırmaktadır?..

Gerçek dediğiniz şey bakış açısına göre değişebiliyorsa kim, kime nasıl güvenebilir?..

Güven / Hernan Diaz / İthaki Yayınları

Yeteneğin fazlası küpüne zarar

Ne Düşündüğünü Biliyorum adlı polisiye romanın yazarı ABD'li Christopher Farnsworth, aynı zamanda bir senarist ve gazeteci. Nathaniel Cade serisi ve Ne Düşündüğünü Biliyorum adlı romanıyla başlattığı John Smith serisi yayınlandığı günden beri büyük ilgi görüyor.

Macera ve gerilim türünün tipik örneği olan roman, gerilimi macera, tarih, biyoteknoloji ve kesintisiz aksiyonla buluşturan sürükleyici bir çalışma.

Kitabın konusuna gelince...

Kahramanımız John Smith, insanların zihinlerine erişebilmek gibi müthiş bir yeteneğe sahiptir. Herkesin diline takılan şarkıları, herkesten saklanan sırları, korkuları, karşısındaki kişilerin içinde sakladıkları acı hatıraları bir görüşte okuyabilmektedir.

Bu yüzden CIA, ona yıllar boyunca yatırım yaptı ve eğitti. Ne var ki, böyle bir yeteneğe sahip olan birinden bir kuruluşa, bir örgüte bağlı kalması beklenebilir mi?.. Elbette hayır!

Ansızın teşkilatı terk eden ajanımız artık özel danışmanlık yapıyor. Ancak bir yandan da yeteneğinin kötücül potansiyelini kontrol altında tutarak beladan uzak kalmak istiyor.

Milyarder yazılım gurusu olan yeni müşterisi Everett Sloan, onu teknoloji dehası eski çalışanını araştırması için tuttu. Bu yolda kullanmaktan kendini alamadığı müthiş yeteneği onu destek mi olacak yoksa köstek mi olacak, sayfaları okuyup çevirdikçe öğreneceğiz.

Yoğun macera ve tekno gerilim, bu türden hoşlananlar için biçilmiş kaftan.

Ne Düşündüğünü Biliyorum / Chris Farnsworth / April Yayıncılık

Batı taklidi mi, hakiki Osmanlı sanatı mı?

Whatsapp Image 2025 01 21 At 12.17.58 (1)

Osmanlı barok mimarisi, 18. yüzyıl ve 19. yüzyılın başlarında Avrupa barok mimarisinin etkisi altında gelişen mimari dönemi  dönemi anlatır. Bu etkilenim yüzünden bu tarz, bir hayli de eleştirilmiştir. Çünkü Lale Devri ve Lale Devri mimarisindeki değişimlerin ardından gelen bu anlayış, Osmanlı mimarisinin klasik tarzından ayrılışını temsil etmektedir. Bu anlayışın en çok eleştiri aldığı konu, özgünlükten yoksun olduğunun düşünülmesi ve Batı mimarisinin ve sanat anlayışının gölgesinde kalmasıdır. Ünver Rüstem kitabında, Barok akımından hareketle Osmanlının 1740-1800 yılları arasında İstanbul’a dair yeni bir izlenim yaratmak üzere Batı biçimlerini nasıl bilinçli olarak uyguladıklarını ortaya koyuyor ve 'Osmanlı Baroku' tarifine itibar kazandırmak istiyor.

Payitahta canlılık katan katan bu anlayışın kendi döneminde gerek Osmanlılar gerek yabancılar tarafından nasıl övüldüğünü gözler önüne seren kitapta, çok sayıda görsel malzeme ve hiç yayımlanmamış belgeler de var.

Osmanlı Baroku / Ünver Rüstem / Yapı Kredi Yayınları

Ruhun ve tenin yolculuğu

80'li, 90'lı yıllarda çevrilmiş ve ilgi görmüş olan, Yeni Roman tekniğinin ünlü örneği bir yolculuk hikayesidir Değişim. Ancak bu yolculuk bir büyük Avrupa şehrinden (Paris) İtalya'nın başkenti Roma'ya doğru olduğu gibi, kadın kahramanının yaşadığı ruhsal yolculuğu da içermektedir.

Whatsapp Image 2025 01 21 At 12.17.56

Üslubu, anlatım tekniği ve finaliyle göz okşayan Değişim'in konusuna gelince...

Orta yaşlı bir adam olan Léon Delmont, Roma’daki sevgilisi Cécile’e sürpriz yapmak ve ona karısından ayrılmaya karar verdiğini söylemek üzere Paris’ten trene biner. Ne var ki tren yolculuğu boyunca yakasını bırakmayan anılar, aniden beliriveren hayaller, tereddütler ve iç hesaplaşmalar eşliğinde beklenmedik bir karar alacaktır.

Fransız yazar, eşsiz üslubuyla bize yolculuğun başını şöyle anlatıyor...

…soluk soluğa size el sallayan Cécile’i seyredeceksiniz, tren istasyondan ayrılırken büyüyen mesafeyle gitgide ufalacak, sonra rahatsız gece yolculuğu için yerinize oturacaksınız, bu kez kitap da okuyamayacaksınız çünkü aklınız fikriniz Cécile’de olacak, hatta o kadar ki, kompartımanınızdaki diğer yolcular ve Roma Tuscolana, Roma Ostiense, Roma Trastevere banliyö istasyonlarındaki peronlarda tren bekleyen herkes size onun gözleriyle bakıp, onun dudaklarıyla gülümseyecek.

Değişim / Michel Butor / Everest Yayınları

Tokyo'nun yalnız ruhları

Whatsapp Image 2025 01 21 At 12.17.58 (3)

Daha önce Nakano Eskici Dükkanı adlı romanıyla tanıdığımız yazar, bu kez, Tanizaki ödülü kazanmış romanında yolları beklenmedik bir şekilde çakışan iki yalnız ruhun incelikli hikayesini anlatıyor:

Tsukiko, Tokyo’da sıradan bir hayat süren, otuzlu yaşlarında bir kadındır. Bir gün tek başına yemek yerken eski lise öğretmenlerinden biriyle karşılaştığında adını hatırlayamaz ve kısaca ona 'sensei: Usta, yazar, doktor' diye hitap eder. Bir raslantıyla başlayan buluşmalar sayesinde aralarındaki bağ, yüzeysel bir tanışıklıktan çekingen bir samimiyete evrilir. Ancak ilişkileri yaş farkı ve toplumsal normların yarattığı sınırlarla şekillenecektir.

Tokyo’da Tuhaf Hava / Hiromi Kawakami / İthaki Yayınları

Edebiyat sadece sözcüklerden mi oluşur?

Orhan Koçak, yeni çalışmasında, edebiyatımızın Nobel ödüllü yazarı Orhan Pamuk’un romanlarını farklı veçheleriyle ele alıyor. Eserlerin okurla ilişkisini de odak noktasına yerleştiren Koçak, Pamuk’un üç romanını, Kara Kitap, Yeni Hayat ve Masumiyet Müzesi üçlüsünü mercek altına alıyor. Kitaptaki denemelerde, edebiyatın sadece sözcüklerden oluşmadığını, okurun zihnindeki karşılıklar ve sorularla şekillenen bir düşünsel yapboz olduğuna dair iddialı bir fikir öne sürülüyor.

Okur Değiştirmek, Pamuk’un eserlerini daha derinden çözümlemek isteyenlere hitap ediyor.

Okur Değiştirmek / Orhan Koçak / Everest Yayınları