ABD Başkanı John Fitzgerald Kennedy’nin, Atatürk'ün ölümünün 25. yıldönümü nedeniyle kendi sesiyle kayıt yaparak hazırladığı ve Türkiye’ye gönderdiği mesajın 10 Kasım 1963’te Ankara Radyosu’nda yayımlandığını ve bundan sadece 12 gün sonra Kennedy’nin Dallas'ta açık bir araba içinde ilerlerken, bir suikastla yaşamını yitirdiğini biliyor muydunuz?
Kennedy’nin mesajı, Atatürk’e ait ‘Yurtta barış, dünyada barış’ ilkesi ile özdeşleştiğini gösterirken, öldürülme nedenine de ışık tutabilecek nitelikte. Suikast sonrasında ABD’de, Orta-Doğu’da ve dünyada nelerin değiştiği iyice araştırılmalı; barışa sıkılan o kurşunların ardından ne ABD ne de dünya özgür, çünkü…
Mesajında, ‘Yüzyılın büyük adamlarından biri’ olarak Atatürk’ün askeri ve siyasi liderliğini, başarılarını, devrimlerini; yıkılan bir imparatorluktan özgür bir Türkiye'nin doğuşunu övdükten sonra, Atatürk’ün Türkiye ile ABD arasındaki demokrasi gibi ortak değerlere dikkat çektiğini ve bir kahin gibi, “Biz şimdi arkadaşız ve gelecekte çok daha yakın arkadaş olacağız” dediğini belirtmiş, Kennedy. En önemli cümle ise şu: “ABD’nin, bizi Atatürk’ün ülkesine ve onun Türkiye’de ve Dünya’da kurmaya çalıştığı ideallerine bağlayacak ittifakın paydaşı olabileceği için gurur duyuyorum.”
Kennedy’nin mesajı, Atatürk’ün yazdığı, 26 Şubat 1923 tarihli Amerikan Senatosu oturumunda okunan mektubundaki “Siz, uzun ve kanlı bir mücadeleden sonra kendi özgürlük ve bağımsızlığınızı kazanarak halk egemenliğine dayanan demokratik bir devlet ve güçlü bir uygarlık kurdunuz. Yer kürenin diğer tarafında diğer bir ulus var ki, o da aynı özgürlük, aynı bağımsızlık ve aynı demokrasi uğrunda mücadele ediyor, kan döküyor” sözlerine bir yanıt niteliği de taşıyor, sanki.
Vietnam’da barıştan yana, Rusya ile uzlaşmacı, İsrail’de nükleer denemelere karşı olan Kennedy’nin katil zanlısı olarak yakalanan ve “Ben yapmadım” diyen Lee Harvey Oswald, iki gün sonra öldürüldü; birçok görgü şahidi gibi…. Pentagon, FBI, CIA ve Gizli Operasyonlar birimlerinin ortak bir suikast planladığı iddiasıyla dava açan bölge savcısı Jim Garrison'ın yaşadıklarını anlatan iki Oscar’lı 1991 yapımı JFK ile 2021 yapımı ‘JFK revisited’ filmlerini izlemenizi (izlediyseniz yeniden) öneririm.
Savcı Garrison’un büyük oranda haklı olduğunun kanıtı, suikastla ilgili gizli belgelerin halka açıklanmasının sürekli ertelenmesi. Toplumun baskısı, Trump’ın girişimiyle 2017’de, Biden’ın direktifiyle Aralık 2021’de belgelerin bazıları açıklandıysa da büyük bölümü ve önemli olanları FBI ve CIA’nin talebi doğrultusunda, ulusal güvenlik gerekçesiyle gizli tutuluyor. Bu güvenliğin ‘ulusal’ değil, ‘kişisel’ olduğunu; tüm belgelerin yayımlanmasının, sadece ABD’nin değil, dünyanın daha güvenli ve özgür olmasına katkı sağlayacağına inanıyorum. CIA’nin temel ilke ve sloganı da şöyle zaten: “Gerçeği bilmelisin ve gerçek seni özgürleştirir.” Orta-Doğu’yu kan gölüne çevirenler; Irak’a ‘özgürlük’ götüreceğini söyleyenler; AKP’yi ve FETÖ’yü kurduranlar, hatta muhalefeti bile şekillendirenler, gerçeklerin üstünü örtenlerin devamı…
ABD’nin kurucularından Benjamin Franklin, 1784’te Fransa’da, İngiltere ile barış görüşmelerini sürdürürken kızı Sally’ye yazdığı mektupta, Kongre tarafından kabul edilen ‘Kel Kartal’ simgesinden hoşnut olmadığını; bu kuş türünün balık avlayan şahine saldırarak avını elinden aldığını; bu nedenle hileci, hırsız, sefil, alçak ve korkak olduğunu söyler ve “Keşke ‘Amerikan Yerlisi’ olan, cesur ve saygın ‘hindi’ (turkey) olsaydı” der… “Bir parça geçici güvenlik elde etmek için temel özgürlüklerinden vaz geçenler, ne özgürlüğü hak ederler, ne de güvenliği” sözü de Franklin’e ait.
ABD’de yaşayan gençlerimizin bunları bilmesinde yarar var. Belki de simgesini değiştirmeli, ABD; daha barışçı ve özgür bir dünya için…