Affet bizi Atam! Yasalar çerçevesinde verdiğimiz tüm mücadeleye karşın bu antidemokratik Anayasa değişikliğini engelleyemedik. Aslında 'Hayır' oylarının yüzde 48 buçuklarda değil, yüzde 70'lerde, 80'lerde olması gerekirdi. Demek ki senin emanetinin önemini tam kavrayamamış,halkımıza yeterince anlatamamışız...
Ancak kabul etmek gerekir ki mertçe, dürüstçe, adil bir mücadele yapılmasına izin vermediler. Devletin valileri, kaymakamları, üst düzey bürokratları anlamsız bir 'Evet' propagandasında görev aldılar... Muhalif seslerin kısılması için her türlü baskı, gözdağı ve saldırıya göz yumuldu.
Olağanüstü hal sürecinde, özgürlüklerin kısıtlandığı, 'Hayır' diyenlerin polis şiddetine ve engellemesine maruz kaldığı bir ortamda eşit bir mücadeleden söz edebilir misiniz?
Devlet televizyon ve radyolarının 40 yandaş kanalla birlikte iktidar propagandası yaptığı,beyinleri yıkadığı muhalif seslere yer vermediği, gazetecilerin tutuklandigi bir süreçte halka ulaşmanız mümkün mü?
Sivil toplum kuruluşlarının, meslek örgütlerinin kampanya çalışmalarına izin verilmediği bir referandumda demokrasiden söz edilebilir mi?
Ve son olarak Yüksek Seçim Kurulu'nun yasayı çiğneyen kararının, referanduma gölge düşürmediğini kim iddia edebilir?
Seçim Kanununun 98'inci maddesi gayet açık. Üstelik bunun yanında YSK'nin aldığı 103 sayılı karar dururken, buna saçma sapan bir yorum getirerek, geçersiz oyları geçerli saymak, bu referandumdaki kuşkuyu yıllarca sürdürmeyecek mi?
Bütün bunlara karşın 10 büyük şehir 'Hayır' dedi. Meydanın boş olmadığını, istedikleri gibi at oynatamayacaklarını görmüş olmaları gerekiyor. YSK'nin tartışmalı kararıyla çalınmış at Üsküdar'ı geçemedi.
Umudumuzu hiç yitirmedik. Cumhuriyetin korunması konusundaki direncimiz elbette artarak devam ediyor.
23 Nisan'da Ata'mızın huzuruna başımız daha dik çıkmak isterdik. Olmadı. En azından 9 milyon seçmeni sandığa götürememenin ayıbını yaşıyoruz.
Yine de söz veriyoruz. Kurduğun Cumhuriyete sonsuza kadar sahip çıkacağız. O'nu yok etmek isteyenlere asla izin vermeyeceğiz.