"sevmek insan yüreği kadardır küçükse büyüğünü taşıyamazsın" (Attilâ İlhan)
Önce rahmetli
Şadan Gökovalı Hoca’mızdan;
1- Hiç büyük harf ve özel adı izleyen (') kesmeden başka noktalama imi kullanmaz,
dize sonuna nokta koymaz.
2- Balıkçı şapkasını kapalı yerde bile çıkarmaz.
3- Attilâ İlhân kapısının açgıtı (anahtar): “boynuna o yeşil fuları sarma çocuk / gece trenlerine binme / vurulursun / sokaklarda ıslık çalma / vurulursun’
4-“Altın ikiliği”:
'insan bırakmaz sevdiğini / sevmek insanı bırakır'
5-Son dönem şairlerinden tuttukları: Erdoğan Çokduru,
Erol Çankaya, Arif Karakoç.
Özendiği yazarlar: Plekhanov, Mallarme, Mayakowski, Fuzuli, Nâzım, Halikarnas Balıkçısı, Aragon. Beğendiği öykücü: Borges, Cengiz İlhan, Sait Faik.
6-Yazamadan gittiği konular:
Karşıyaka Çamlık Sokak, Demokrat İzmir yılları, Ankara'da Bilgi Yayınevi yöneticiliği.
Evlendiği tek eşi;
Biket Ilhan .
7) Şiirlerini en güzel kim okur?
Kendisi; kardeşi Çolpan İlhan, Handan Ertuğrul, Şadan Gökovalı, Meral Taygun, Adalet Cimcoz."
8) Asla içki kullanmaz.
**
Cumhuriyet’in en önemli kalemlerindendir,
şiirimizin unutulmazıdır Attilâ İlhan.
Cumhuriyet’in, aydınlanmanın en önemli isimlerindendir.
Şair, yazar, gazeteci, düşünür, eleştirmen, denemeci, kültür adamıdır.
Adı anıldığında usa gelen en önemli şiirleri, "Ben Sana Mecburum", "An Gelir", "Pia", "Üçüncü Şahsın Şiiri"dir.
Daha 14 yaşında okulda "Dünya Şairi"
Nâzım Hikmet’in şiirleriyle yakalanınca zindan ile tanışan, lise sonda (İzmir Atatürk Liseli’dir) CHP Şiir Armağanı'nda ‘Cebbaroğlu Mehemmed’ şiiriyle, Cahit Sıtkı Tarancı ve Fazıl Hüsnü Dağlarca ile ödül alan, gazetecilik uğruna hukuk öğrenimini bırakan, ilk şiir kitabı "Duvar’'ı yayımlayandır Attilâ İlhân...
Üniversite ikideyken Nâzım'ı kurtarma adına Paris'e giden, Türkiye'ye dönüşünde sürekli polis takibine giren, Sirkeci’deki ünlü polis merkezi Sansaryan Han'daki sorgulanan; bunları yapıtlarında da temalayandır Attilâ İlhân...
**
1950’li Paris’li yıllar...
Fransızca ve Sosyalizm ile tanışma...
Yavaş yavaş adının duyulmaya başlanması...
Sinemayla olan ilişkisi...
"Vatan’'da yazdığı sinema eleştirileri...
"Ali Kaptanoğlu’' müstear ismiyle yazılan senaryolar...
Sinemada aradığını bulamayınca, 1960'ta Paris'e geri dönüş... Televizyonculuğu incelediği bu dönem, babasının ölmesiyle başlayan İzmir’de Karşıyakalı yıllar.Tam sekiz yıl...
Beş yıl Demokrat İzmir gazetesinin başyazarlığı ve genel yayın yönetmenliğini yapmıştır.
Kimler yok ki o dönemde çalıştığı; Örneğin İstihbarat Şefi Kaya Çelikkanat
(Civciv Kaya),
Orhan Suda,
Akın Simav, Okan Yüksel , Akın Kıvanç, Çetin Gürel, Hüseyin Yangır, Yaşar Eyice ,
Nurdoğan Taçalan, Zafer Alatay, Şenol Çetin, İskender Dinsel, Tunç Saruhanlı,
Ateş Akkor, Şerif Tahmisoğlu, Erol Akıncılar, Esat Erçetingöz ...
O dönem Türk Haberler Ajansı’nda (THA) çalışan Levent Bimen Usta, bütün gazetecilerin Attilâ İlhan’a gıpta ettiğini, elinde şemsiyesi, kahverengi meşin çantası, şapkası ve kırmızı kaşkolu ile "karizmatik" olduğunu anlatır.
Demokrat İzmir’deki masası, sandalyesi ve sehpası, bugün İzmir Gazeteciler Cemiyeti’nin Basın Müzesi’ndedir.
**
Ahmet Kaya’nın çok sevdirdiği bir şarkısı vardır;
'O Mahur Beste Çalar,
Müjganla Ben Ağlaşırız'
Hüzünlüdür öyküsü...
Şöyle anlatır "Mahur"u Attilâ İlhan:
“Radyodan duymuştum haberi.
5 Mayıs’ı 6 Mayıs’a bağlayan gece, Deniz’lere kıymışlardı.
Sabahlara kadar ağladım, ağladım.
Vapura bindim Karşıyaka’dan.
Mısraları dillendiriyordum yüksek sesle:
“şenlik dağıldı bir acı yel kaldı bahçede yalnız
o mahur beste çalar Müjgan’la ben ağlaşırız
gitti dostlar şölen bitti ne eski heyecan ne hız
yalnız kederli yalnızlığımız da sıralı sırasız
o mahur beste çalar Müjgan’la ben ağlaşırız”
Bir kadın ismi "Müjgan" aslında Farsça’da "kirpik" demekti.
Usta’nın "Müjgan’la ben ağlaşırız"tan neyi kastettiği anlaşılıyordu. Deniz Gezmiş,
Yusuf Aslan ve Hüseyin İnan’a; "Darağacı’nda Üç Fidan'’a ağlıyordu Kaptan.
Ve o sabah
bu şiiri, öyküsünü de
-ilk dinleyen-
birlikte vapur yolculuğu yaptığı günümüzün İzmir 68'liler Birliği Başkanı
Meslek Ustam Okan Yüksel'di!
**
Attila İlhan’ın şifrelerini öğrendik.
12 Eylül 2005’te Cumhuriyet'te bir
'Veda Yazısı' yazdı.
Sanki sonun başlangıcı gibiydi yazısı;
“Şaka maka, bir yıl daha geçti; ayıptır söylemesi, elden geldiğince, yaşamakta olduklarımızı, yakın tarihimizin penceresinden bakarak değerlendirmeye, gerektiğinde tartışmaya çalıştık.
Anlayana sivrisinek saz, anlamayana davul zurna az.
Bu münasebetle, bir süre için izninizi rica ediyorum, siz de halkımızın o güzel tabiriyle, kulağınızı dinleyin.”
Attilâ İlhân aramızdan ayrıldı, bundan 18 yıl önce bir 10 Ekim’de…
O, “Çocuklar gibi sevmiş, devler gibi acı çekmişti” 80 yıllık ömründe…
Edebiyatımıza, düşünce dünyasına bıraktığı izlere, anılara saygıyla…