Önceki hafta, Artvin’in Arhavi ilçesinde, bir avcı yavru ayıyı tüfekle vurdu. Ardından da köpeğini ayıya saldırtarak videoya kaydetti ve sosyal medyada paylaştı. Görüntüler insani vahşetin yüz kızartıcı bir örneği olarak hafızalarda ancak daha 3 hafta öncesinde de Trabzon’un Of İlçesi Ağaçseven köyünden iki kişinin benzer eylemleri nedeni ile HAYTAP (Hayvan Hakları Federasyonu) tarafından Cumhuriyet Savcılığına suç duyurusunda bulunulduğunu basından takip etmiştik. Olayların geçtiği bölgeleri özellikle yazdım, çünkü yaban hayatın ve bakir fauna ve floranın ülkemizdeki son kalan coğrafi yerleri olan bu muazzam doğal alanların sakinlerinin çoğunluğunun, bu zenginliğin farkında olan humanist yurttaşlarımız olduğunu biliyorum. İnsani duyarlılık, evrensel yaşam hakları, habitat ve çevre bilinci bağlamında bu yaşanılanların kabul edilmesi mümkün değildir. Üstelik bu eylemlerin ‘Spor’etkinliği içinde nitelendirilmesi de her türlü izandan yoksun bir tanımlamadır.
***
Biliyorsunuz ‘spor’, Türkçeye olduğu gibi tüm dillere de Fransızca ‘sport’ sözcüğünden geçmiştir ve ‘eğlence, fiziksel ve düşünsel zevk’ anlamını taşır. Özünde rekabete dayalı yarışma ya da mükemmelliğe ulaşmak için yapılan fizik ve beyin aktivitelerini kapsar. Ancak, doğaya ve ekolojik dengeye zarar vererek bir çok hayvan neslinin yok olmasına neden olan avcılığın spor kapsamında yorumlanması akla ziyan bir zorlamadır. Hayvan öldürmek suç olmalıdır ve bundan spor zevki aldığını iddia edenlerin psikiyatri polikliniklerinden zaman kaybetmeden randevu almaları önerilir.
Avcılık, genel literatürde bir doğa sporu olarak adlandırılır ve insanlığın avcı/toplayıcı olduğu zamanlara atıf ile hayatta kalmak için avlanma becerilerine gönderme yapılan bir diyalektik içinde ele alınır. Avcılık, ülkemizde, o zamanın anlayışı içinde metni düzenlenen 1937 yılında çıkarılmış 3167 sayılı kara avcılığı kanununa göre yapılır ve Merkez Av Komisyonu'nun tespiti içinde avlanacak hayvanlar kriterize edilir. Dünya’da,bu yasanın kabul edildiği tarihten bu yana gecen 83 yılda, artık hayvan hakları tüm insanlık için ortak bir duyarlılık haline geldi. Hayvan hakları, değil avlanmak, eti ve derisi için ya da eğlence maksatı ile veya tıbbi deneylerde kullanılmasını temel anlayış olarak men eder. Hayvanların kendi arzuları ve ihtiyaçları olan bireyler olarak insancıl muamele görmesini şart koşar.Tüm dinler ve yaklaşık üç yüzyıldır başta İmmanuel Kant ve John Locke dahil birçok saygın düşünür, hayvanlara karşı işkencenin insani zalimliğin bir örneği olarak ahlaken sorgulaması gerektiğini vurgulamışlardır.
İnsanlık, Hageby ve Shartau’nun tıbbi deneylerde hayvanların kullanımını protesto ettikleri 1903 tarihli TheShambles of Science isimli kitaplarından veganlığın ortaya çıkışına ve nihayetinde Hayvan Hakları Evrensel Beyannamesi'nin 15 Ekim 1978 tarihinde Paris'teki Birleşmiş Milletler UNESCO Merkezi'ndeki lansmanına kadar, kayda değer bir ilerleme göstermiştir. Dolayısı ile geçtiğimiz günlerde Artvin’de bir avcının, yaraladığı bir avı yavrusuna işkence etmesi ve köpeklerini saldırtması ve sonrasında da sosyal medyada yayınlaması insanlık suçudur. Ayrıca böylesi bir davranış, toplum için potansiyel bir tehlike taşıyan ruhsal hastalıklar bağlamında da güvenlik güçleri refakatinde psikiyatri muayenesi incelenmesini de gerekli kılmaktadır.
***
Bu tür bir yayının, bir haber programı ya da belgesel formatında da olsa,başta çocuklar olmak üzere olumsuz içeriği dolayısı ile sadist ve anormal psikodinamik yapı bozukluklarına zemin hazırlayacağı da unutulmamalıdır. Televizyonda görülen şiddet psikolojik ve sosyolojik etkileri ile bu davranışının yaygınlaşması ve meşruluğuna katkı sağlayacağı da tabidir...
Umulur ki, halen TBBM Hayvan Hakları Komisyonu'nun gündeminde olan hayvan hakları kanun teklifi, yukarıdaki çekinceleri yok ederek, ülkemizde hayvanlara yönelik hümanist yaklaşımı yerleştirecek yasal yaptırımları bünyesinde taşır ve spor kapsamından avcılık çıkartılır!