Bahçeli ile Erdoğan arasındaki çekişme, iplerin kopması ile sonuçlanırsa şaşmam. Neden mi?

İki hafta önceki, 4 Kasım tarihli yazımda ‘Sinan Ateş davasını kapatmaya yanaşmamasının ardından Erdoğan’ın Bahçeli ile arasının göründüğü gibi iyi olmadığını yazmıştım. Yazıda, Bahçeli’nin ‘17/25 videosu’nu, Erdoğan’ın Bahçeli’yi Hüda Par Genel Başkanı Zekeriya Yapıcıoğlu ile el ele tutuşturmasını, Bahçeli’nin teğmenlere “Bu kılıçları kime çekiyorsunuz?” ve “Apo gelsin, Meclis’te konuşsun” sözlerini karşılıklı bir çekişme olarak nitelendirmiştim. Bahçeli’nin yakın gelecekte ‘Erken Seçim’ diyerek iktidarın sonunu başlatabileceğini de iddia etmiştim.

Çok ilginç biçimde, benden bir gün sonra Mümtaz’er Türköne ve AKP’nin önemli isimlerinden Şamil Tayyar neredeyse aynı şeyleri yazdılar. "Bir gün Şamil Tayyar ve Mümtaz’er Türköne ile aynı noktada buluşacaksın" deseler inanmazdım; Tayyar neyse de eski Zaman yazarı Türköne’den hiç hoşlanmam, çünkü. Tayyar’ın yazdıkları daha çok tartışıldı ama Bahçeli’yi çözebilmek için asıl Türköne’nin yazısının incelenmesi gerektiğini düşünüyorum.

Bahçeli 2020’de bir sosyal medya mesajı ile hapisteki Türköne’nin davasının ‘tekraren ve titizlikle değerlendirilmesi’ gerektiğini yazmış; yeniden yargılanmasını ve serbest kalmasını sağlamıştı. Dolayısıyla, turkishpost.net sitesinde yazdığı ‘Devlet, Hükümete karşı’ başlıklı yazı, Bahçeli’nin bilgisi dışında olamazdı ve ‘Devlet’ sözcüğü büyük olasılıkla çift anlamlıydı. ‘Erdoğan ile Bahçeli arasındaki pinpon maçını, hükümet ile devlet arasında nefes kesen bir karşılaşma’ olarak niteleyen Türköne’ye göre kayyım ataması ile Erdoğan bindiği dalı kesiyordu ve bu büyük hata erken seçimin kapısını açardı. Son cümlesi “Şahsen ben maçın sonucundan eminim” şeklindeydi ve yazı Erdoğan’ın cumhurbaşkanlığı forslu çerçeveli bir resminin koridorda taşındığı bir fotoğrafla servis edilmişti.

Türköne’ye gönderme yapan AKP’nin önde gelen isimlerinden Tayyar ise sosyal medya hesabında “…fikri ayrılık güllelerini güllere sarıp sarmalayıp karşılıklı olarak birbirlerine atıyorlar. Çok hayra alamet değil, bu tatlı atışma, sorun çözülemezse erken seçimi tetikleyebilir” diyordu.

Tayyar daha sonra “Cumhurbaşkanımızla Devlet Bey, bugün yarın bir araya gelir, meseleyi kendi aralarında çözüme kavuşturur” mesajı verdi ama gerçekleşen buluşma sonrası fotoğraflardaki yüz ifadeleri öyle demiyordu. “Bu ifadeleri bir yerden hatırlıyorum, ama nereden?” diye düşündüm ve buldum. Erdoğan’ın yüz ifadesi, 10 yıl önce ‘Çatı Adayı’nın Ekmeleddin İhsanoğlu olduğunu açıklayan Kılıçdaroğlu’na çok benziyor; Bahçeli’nin yüz ifadesiyse geçen zamanda hiç değişmemiş! Görüşme sonrası Bahçeli’nin ‘Vakit Tamam’ videolarını sürdürmesi de anlamlı…

Cumhurbaşkanı Başdanışmanı Mehmet Uçum’un Ekol TV’deki ‘PKK siyasi bir hareket’ yorumunu sert biçimde eleştiren Tayyar’a Cumhurbaşkanı Danışmanı Ayhan Ogan, Türköne ve Tayyar’ı kastederek “fitne kazanı kaynatıyorsunuz” diye karşılık verdi. Tayyar bunu “Soros’un Külliyedeki temsilcisi ve iki yamağına buradan sesleniyorum. Yaptığınız her türlü alçaklığın farkındayım” diye yanıtladı. Agar Tayyar’ı ‘münafık’ olmakla suçlarken, diğer bir danışman Ahmet Selim Köroğlu ‘fitne/fücur işler ile uğraşan’ ifadesini kullandı; diğer bazı çirkin ifadeleri yazmak istemedim. Uçum’un Bahçeli’yi ‘eşsiz cesaret sahibi lider’ olarak nitelendiren son mesajının neden bu kadar geç kaldığı ve Erdoğan’ın sessizliği dikkate değer.

“Bu süreç nasıl sonuçlanır?” diye düşününce, başa dönüp, Türköne’nin yazısında paylaştığı fotoğrafa baktım ve yazısının son cümlesini bir kez daha okudum. ‘Vakit tamam’ şifresinin sırrı buralarda gizli olabilir.

Mustafa Kemal’in askerleri olan genç teğmenlere dokunulursa, süreç hızlanır.