İzmir'in Balçova ilçesinde 8 Eylül'de bir polis merkezine düzenlediği vahşi saldırıda, 1. Sınıf Emniyet Müdürü Polis Başmüfettişi Muhsin Aydemir ile polis memuru Hasan Akın'ı şehit eden 16 yaşındaki lise öğrencisi Eren Bigül'ün soruşturma dosyasına girdiği iddia edilen ifadesi, olayın ardındaki dehşet verici planı ve saldırganın psikolojik arka planını aydınlattı. Sabah Gazetesi tarafından kamuoyuna duyurulan ve infial yaratan bu ifade, henüz resmi makamlarca tüm detaylarıyla doğrulanmasa da, 16 yaşındaki bir çocuğun nasıl bir nefret ve şiddet sarmalına kapıldığını, adım adım bir katliam makinesine nasıl dönüştüğünü ortaya koyuyor. Silahlara 7 yaşında başlayan merakı, internetten izlediği DEAŞ eylemleri, kendi hazırladığı el yapımı patlayıcılar ve asıl hedefinin polislerden önce İzmir Fuarı'ndaki kalabalık olduğu yönündeki itirafları, Türkiye'nin yüzleştiği yeni nesil terör tehdidinin ne kadar karmaşık ve tehlikeli olduğunu bir kez daha gösterdi.
Katliam planı: Önce fuar, sonra bar, en son karakol
Soruşturmanın seyrini değiştirecek nitelikteki en çarpıcı iddia, Bigül'ün asıl hedefinin Balçova Polis Merkezi Amirliği olmadığı yönündeki beyanı oldu. İfadesinde, son bir iki aydır "bir şeyler yapmayı" düşündüğünü ve bu amaçla farklı hedefler üzerinde planlar yaptığını anlatan Bigül'ün ilk aklına gelen yerin, on binlerce insanın ziyaret ettiği İzmir Fuarı olduğu iddia edildi. Kalabalık bir ortamda sansasyonel bir eylem yapmayı düşündüğü anlaşılan Bigül'ün, daha sonra bu fikirden neden vazgeçtiği belirtilmeden, hedefini değiştirdiği öne sürüldü. İkinci hedef olarak ise Balçova Ata Caddesi'ndeki bir barı gözüne kestirdiği, "barda alkol içildiği için" buraya saldırmak istediğini söylediği iddia edildi. Bu hedeften de "olmayacağını düşünerek" vazgeçen Bigül'ün, en sonunda evine en yakın hedef olan polis karakoluna yöneldiği belirtildi. Bu kan donduran hedef silsilesi, saldırganın amacının sadece belirli bir gruba değil, toplumun geneline yönelik bir korku ve kaos yaratma isteği olduğunu düşündürüyor.
Bir teröristin anatomisi: 7 yaşında silah, deaş videoları ve bıçak koleksiyonu
Bigül'ün ifadesi, radikalleşme sürecinin ne kadar erken yaşlarda başladığını ve nasıl bir saplantıya dönüştüğünü de gözler önüne seriyor. Henüz 7 yaşındayken babasıyla birlikte havalı tüfekle atış yaparak silahlarla tanıştığını, daha sonra bir silah kursuna gittiğini ve poligonda babası Nuhver Bigül ile tabancayla atış yaptığını söylediği iddia edildi. Silahlara olan bu merakı zamanla bir bıçak koleksiyonu yapmaya kadar varmış. İfadesinde, "2 yıl önce 400 liraya bir tane sustalı bıçak satın aldım. Ayrıca 2 tane kelebek bıçağım var. Evde bıçak koleksiyonu yaptım. Bunu ailem de biliyordu" dediği öne sürüldü. İnternet üzerinden DEAŞ eylemlerini izlediğini, örgütün eski lideri Bekir El Bağdadi'nin konuşmalarını dinlediğini itiraf etmesi, radikal terör örgütlerinin internet propagandasının gençler üzerindeki yıkıcı etkisini bir kez daha kanıtladı. "Bir an önce ahiret hayatına geçmek istiyordum. Okula gitmek istemiyordum" şeklindeki sözleri ise, yaşadığı psikolojik çöküşü ve gerçeklikten kopuşu özetler nitelikte.
Saldırıya profesyonel hazırlık: El yapımı patlayıcı ve cerrahi malzeme
Saldırganın olay sabahı yaptığı hazırlıklar, eylemin anlık bir öfke patlaması olmadığını, aksine soğukkanlılıkla planlanmış bir terör saldırısı olduğunu ortaya koyuyor. Sabah 06.00-07.00 sularında uyandığını, üzerine eşofman, tişört ve ceket giyip çift maske taktığını anlattığı iddia edilen Bigül'ün, saldırı için tam teşekküllü bir hazırlık yaptığı anlaşılıyor. Dolapta bulunan otomatik av tüfeğini aldığını, mermileri ise daha ağustos ayında bir sırt çantasına koyarak hazırladığını söylemesi, planın eskiye dayandığını gösteriyor. En dehşet verici detay ise kendi yaptığı el yapımı patlayıcılar (EYP). İfadesinde, torpilleri birleştirdikten sonra dışına çelik bilyeler koyarak iki adet EYP hazırladığını anlatması, saldırının etki alanını artırma niyetini ortaya koyuyor. Çantasında sadece silah ve patlayıcı değil, aynı zamanda olası bir yaralanma durumunda kendine müdahale etmek için "mermiyi çıkarmak için sustalı bıçak", "yaraları sarmak için peçete", "yaraya dökmek için kolonya" ve "kumaş kesmek için makas" bulundurması, saldırganın olası bir çatışmaya ne denli hazırlıklı ve kararlı geldiğini gösteriyor.
Katliam anı ve sonrası: "Pişmanım"
İfadesinde, sabah babasının uyanmaya başladığını fark edince, "babam beni böyle görmesin" diyerek evden çıktığını ve karakola doğru koştuğunu söylediği öne sürülen Bigül, bahçede oturan iki üniformalı polis memuruna doğrudan ateş ettiğini itiraf etti. Polis Başmüfettişi Muhsin Aydemir ile polis memuru Hasan Akın'ı vurduktan sonra kaçarken, elinde silah gördüğü başka bir kişiye (çatışmada yaralanan bir diğer polis memuru) de ateş ettiğini, bu kişiye yerde yatarken bile ateş etmeye devam ettiğini anlattığı iddia edildi. Çatışma sırasında EYP'leri fırlatma amacının ise "bana daha fazla ateş edilmesini sağlamak" olduğunu söylemesi, "şehit olma" arzusunu ve sapkın zihin yapısını bir kez daha gözler önüne seriyor. İfadesinin sonunda ise "Pişmanım, söyleyeceklerim bunlardan ibarettir" dediği belirtildi. Ancak bu pişmanlığın samimiyeti, adli süreçte detaylı olarak değerlendirilecektir.
Soruşturma derinleşiyor: Tutuklananlar ve uluslararası bağlantı şüphesi
Bu kanlı saldırının ardından başlatılan geniş çaplı soruşturmada, aralarında saldırgan Eren Bigül ve babası Nuhver Bigül'ün de bulunduğu toplam 27 şüpheli gözaltına alındı. Gözaltına alınanlar arasında İran uyruklu Khalegh Noorıborojerdi ile Suriye uyruklu Mahmud Algatı, Cuma Tabbas, Fıras Seyıd Abdurrahman ve Muhammed Elhazzam'ın da bulunması ve bu kişilerin de tutuklanması, olayın uluslararası bir terör bağlantısı olup olmadığı yönündeki şüpheleri artırdı. Soruşturma, saldırganın tek başına mı hareket ettiği, yoksa bir hücrenin parçası mı olduğu, silah ve patlayıcıları nasıl temin ettiği gibi kritik soruların cevaplarını bulmaya odaklanmış durumda.