Beka sorunu nitelendirilmesi yıllardır özellikle politikacıların dillerinden düşürmedikleri iki kelime.

Terörden ticarete, savunma sisteminden eğitime, çalışma hayatından turizme, özgürlüklerden adalet mekanizmasına, doğanın korunmasından hayvan haklarına kadar hemen hemen her alanda ülkeyi yönetenlerin yaklaşım ve yöntemlerine karşı çıkan, farklı çözüm öneriler getirenlerin karşısına, yönetenler bu iki kelime ile uygulamalarını savunuyorlar.

Tarihin başlangıcından bu yana ülke ve uluslar “Beka (varolma) sorunu” ile karşı karşıya gelmişler, bunu sağlamak için çeşitli yöntemlere başvurmuşlardır. Toprak kazanmak, egemenliğini kabul ettirebilmek için savaşmışlar, yayılmacı bir politika izlemişlerdir. Orta Asya ve Afrika’dan başlayan bu yayılmacı politikalara karşı bir çok önlemler alınmıştır. Çin Seddi, Ural Dağları-Volga nehri arasındaki koruganlar, Balkan ve Kafkasya bölgelerinde, Alp Dağlarında kurulan kale ve doğal setler, Moğol ve Hunlar’ın akınlarına karşı oluşturulmuştur. Afrika’dan başlayan bu akıma karşı Kızıldeniz’den Elbruz dağlarına, Cebelitarık Boğazı’ndan Pirene Dağlarına, Kuzey Afrika’dan Mısır’a kadar alınan önlemler tarihin akışı içerisinde, ne Büyük İskender’in Hindistan’a kadar uzanan bölgeleri ele geçirişinin, ne Moğolların İran ve Ortadoğu’ya yönelik saldırılarının, ne Romalıların Mısır’a kadar yayılma politikalarının, ne dinlerin bu bölgede ortaya çıkışının, ne Haçlı savaşlarının, ne de Kartacalı Hannibal’ın gemilerini yakıp Roma’ya yürüyüşünün önüne geçebilmiştir.

Tüm bu olaylar dünyadaki ülke ve ulusların yerini, yaşam biçimini, etkinliğini, konumunu “Zamanın Ruhuna” göre değiştirmiştir. Bunda en önemli faktör “GÖÇ” olayı olmuştur. Göçler ülkelerin demografik yapısını ve işlevlerini değiştirmiştir.

Günümüzde dünya ve uzayda egemen olmak isteyen ülkelerin yarattığı olay ve savaşlar, iklim değişikliğinin yarattığı su kıtlığı ve kuraklık, gelir dağılımındaki adaletsizlik, özgürlüklerin kısıtlanması insanları göçe zorlamaktadır. Doğurganlığın azaldığının gündem konusu olduğu ülkemizde, Suriye, Irak, Afganistan başta olmak üzere birçok Afrika ülkesinden göç edenlerin 10 milyona ulaştığı, bunlara iş bulma alanlarının açılmasının, eğitim, sağlık alanlarında öncelik tanınması, doğurganlık oranlarının üst düzeyde olması, yetişmiş Türk beyin ihracının artması geleceğe yönelik bir çok kaygıyı beraberinde getirmektedir.
Türkiye’nin bu etkenleri göz önüne alarak 30-40 yıl sonrasını düşünmesi,  bu alandaki politikalarını yeniden değerlendirmesi gerekir. Ülkenin “BEKA (VAROLMA) SORUNU’’ burada yatmaktadır.