Abacı, Türk Sanat Musikisinde süregelmiş geleneğin -tartışmasız- son ustalarındandı.
Yazar Sami Özçelik yazmış. Muazzez Abacı’nın ardından yazılan en iyi yazı bana göre;” Çapsız, alt kültür, sonradan görme bir kitlenin ortalığı kaplamadığı, naif, kaliteli, huzurlu zamanlardı. Yaz bahçelerinin mütevazi akşamlarında, küçük pansiyonların asmalı restoranlarında, radyoların bütün gün açıldığı öğle sıcaklarında bizimleydi.
‘Vurgun’ Abacı’nın güçlü sesiyle hayat bulan en sevdiğim eseriydi.
Bağdat Caddesi’nde gazeteci bir büyüğümün aileden miras kalan evinde apartman komşusuydu Abacı. Cemal Safi de aynı mahallenin sakiniymiş bir zamanlar. Şairin sanatçıya duyduğu kara sevdayı anlatırdı.
Aşkların şiir gibi yaşandığı o naif zamanların, naftalin kokan günleri.
Düşünsenize;bir adam size çok aşık ama siz başka bir adamın evdeşi. O adam ki ‘Hasan Heybetli!’
Evlerin ışıkları birbir sönmüş, el ayak çekilince pencerenizin önünde oturmuş bir adam başlıyor yazmaya : ‘Ne kadar zulmetsen ah etmem sana, her iki cihanda gül kana kana . Seninle cehennem ödüldür bana . Sen gittin gideli vurgun sayılır!’
Çay bardağındaki rakısının buğusuna eşlik eden babacığımın bülbül sesli Muazzez’i. Çakırkeyif olunca anneme seslenişi kulağımda:
‘Hanımcığım Abacı’nın plağını çal da soframız şenlensin!’
Bir yıldızdı o. 78 yaşında, doğum gününde yorulup gitti.
Artık gökyüzünde parlayacak.”

xxxx
Ankaralı Muazzez. Kolejli Muazzez. Radyo kökenli Muazzez Abacı.
5 yıl sonra ayrılır TRT’den. Bebek Maksim’dedir artık. Muhteşem yorumcu, bir o kadar doğal, şarkılarla adeta oynayan kırmızılı mavili sarı neonlu gazinoların assolistidir bundan böyle Muazzez Abacı. Alt kadrosunda Ayhan Işık, Fatma Girik, İzzet Günay, Tanju Okan, Beyaz Kelebekler, Barış Manço, Sezen Aksu, Nilüfer, ünlü komedyenler vardır.
Mükemmel sahne ve mikrofon hakimiyetiyle, zarafetiyle, şıklığıyla çok beğenilendi Muazzez Abacı. Önce insanın içine işleyen sesi parlardı sahnelerde, ışıklar sonra. Soluklu, güçlü ve duygusunu kattığı yorumlarıyla dinleyicisini büyülerdi.
Yakın dostu Hıncal Uluç bir yazısında şöyle yazmıştı; “Kolej yıllarında başlayan cazcılığını uyguluyor alaturkaya. ‘Allaturca jazz’ yapıyor resmen, melodiler üzerinde kayarak.. Mikrofon güya elinde. Ama ihtiyacı yok gibi.”

xxxx
Üç evlilik yaptı Muazzez Abacı. İlk eşi başkomiserdi, iyi tanırdım. İkinci eşi ise avukat. En son ise iki kez yeraltı dünyasının isimlerinden dönemim kabadayılarından Hasan Heybetli ile.
İstanbul’da Abacı’nın sahne aldığı gazinolarda baş köşede oturur ona hayranlığını dile getirmesi için güller gönderir Heybetli.
O güller hep 24 adet olurmuş. 24 saat onu düşündüğünü göstermesi için.
Yoğun ilgi karşısına Abacı daha fazla dayanamaz, ilişki başlar. Evlenirler. Yıl 1980’dir.
Heybetli artık gazinolarda çalışmamasını, orada kazandığı paranın daha fazlasını ona vereceğini söyler Abacı’ya. Bir dargın, bir barışık yaşarlar.
Heybetli’nin “ikinci adresi” cezaevidir. Hangi cezaevinde yatarsa Abacı o kentte ev tutar. Magazin sayfalarında sıkça yer alırlar. 3 yıl sonra boşanır, 3 yıl sonra da yeniden evlenirler.1993’te yine ayrılırlar. Abacı, röportajlarında “Hasan’la defalarca ayrılıp barıştık ama ilişkimiz ömürlük oldu'’ diye bahseder.

xxxx
Bu yazıyı, “Vurgun” kadar ünlendirdiği “Silemezler Gönlümden”i dinleyerek yazmaya çalışıyorum.
Bir dönemin kalplerde çınlayan içli sesiydi Muazzez Abacı.
Onun gibi apayrı ritimli bir sesi unutmak mümkün değil elbette .
Abacı, Türk Sanat Musikisinde süregelmiş geleneğin -tartışmasız- son ustalarındandı.
“Onu dinlemek; bir hoş sesi yorumu yalnızca dinlemek değildi. Bir dönemi, bir zarafet anlayışını, bir duygusal terbiyeyi nezaketle dinlemekti.”
Abacı gitti, sesi ve yorumladığı güzeller kaldı. Anısına saygıyla…
