Haziranın kapısını çalarken, ölen ne çok şairi, yazarı anımsarız; ama en çok da Hasan Hüseyin Korkmazgil’in “Haziranda Ölmez Zor” şiiri gelir aklımıza; Orhan Kemal’le, Nâzım Hikmet’le… “gece leylak / ve tomurcuk kokuyor / uy anam anam / haziranda ölmek zor!”

Tamam dedim, kapatalım artık haziran sayfasını, yitikleri, ölümleri… Her ölüm erken ölüdür dedik, ama adı kalleş olan ölüm bu kez “genç” bir adamı daha aldı terkisine.

Bir şairi, yazarı, dostu daha yitirdik, bir daha eksildik; soyadının hakkını vermeden sonsuzluğa göçen Mehmet Genç’i!

***

Şu son 11 yılda İzmir’de ne çok şair, yazar ayrılmış aramızdan. Hepsine üzüldüm, hepsine acılandım, eksiklendim. Ne çok anılar birikti onları anımsarken…

Hangi birini ansam? İlk aklıma geliverenler; Dinçer Sezgin, Özcan Yalım, Turgut Erbek, Sezer Odabaşıoğlu, Baha Önem, Abdullah Neyzar Karahan, Ayhan Çıkın, Berin Taşan, Refik Uğur, Özdemir Nutku, Dinçer Sümer, Timuçin Özyürekli, Şadan Gökovalı…

Dumansızlar öbeğimizin de sürekli katılanlarındandı Mehmet Genç. Anıları, anlatıları, sözcük ve deyim kökenlerine ilişkin bilgilendirmeleri, güldüren sözleriyle sevilen, aranan bir dostumuzdu.

Şair Selami Şimşek’in sanal ortamda paylaştığı şu tümce sanki onu özetler gibiydi: ”Bir gülümseme, bir duruş, bir samimiyet” insanıydı.

Şair Ahmet Günbaş sanal ortamda şu sözlerle uğurluyordu onu: “Yok yoksul bir kırsal çocuğu olarak doğmuştun. Çıplacık geldiğin dünyada paha biçilmez güzellikler yarattın, güler yüzlü bir olgunluğa eriştin.”

Ancak merak etmeyesin, dostluğun ve kardeşliğin uçmağında yemyeşil yaşayacaksın hep!”

Sanal ortamda yüzlerce arkadaşı, dostu, öğrencisi, seveni onunla ilgili çok içtenlikli sözler ettiler. Hangi birini saysam?

Eşref Karadağ, Atila Er, Talat Avcı, Mehmet Yaşar Bilen, Duran Aydın, Özge Sönmez, Mehmet Büyükçelik, Hüseyin Peker, Nevin Konuk, Düriye Ayyıldız, Halim Yazıcı, Fergun Özelli, Hasan Efe, Nesrin Z.İnankul, Mazhar Alphan, Güzin Oralkan, Mine Ömer, Z.Seven Turan, Halit Şekerci, Veli Başak, Bülent Güldal,Hayri Oğuz,Selçuk Oğuz, Yaşar Üstün, Hulusi Aksakal… daha nice dostu, seveni, tanıyanı gönülden seslendiler ona.

***

Genç’in can dostlarından, hemşerisi, yazar Etem Oruç’un yazdığı “Son Mektup” duygu doluydu:

“Can Kardeşim,

Sözcüklerle sevişmeyi pek severdin ya senden öğrenmiştim aşk sözcüğünün kökünün sarmaşık olduğunu. Köklü bir ağacımız olmadığı için birbirimize sarılmıştık yıllarca. Duygu yüklü efe yüreğinle bir seherde buluştuk. Koçarlı dağlarında çığlık atan Amziyonları aradık.

Afrodisyas'ta gezerken bu toprağa sevdalandık. Efeydik, Egeliydik, Aydınlıydık…Aydınlıktık… Birbirimizi besleyerek çoğaldık. Şiirler, denemeler, kitaplar yazdık. Dost canlısıydın, hep vericiydin.”

Dumansızlar Öbeği’nin sınıf başkanı gazeteci, yazar Yunus Bekir Yurdakul “Dostlar, ne zamansız ne sırasız bir gidiş bu böyle! Sevgili Mehmet Genç, şiirin bizimdi, sözün de…“

Mehmet Genç’in “Şiir Tanıktır Aşka” adlı şiir kitabından Davet’i okuyalım, onu ışıklarla, yıldızlarla baş başa bırakalım:

Ömrümün sonbaharını erteledim de geldim
mıhta pas, taşta yosun ne demekse işte o kadar
Bu aşkın hamalıyım, yüküm kendimden ağır

Umudu umutsuzca çarpan bu yürek benimdir
Aşkın dili inkarcı, gözü ihbarcı, sevdalı tutukluysa
Sen söğüt dalısın, ben göle yansıyan gölge

Elmanın çekirdeğini bile paylaşmanın zamanıdır
Gecemi kuşatmadan ejderhanın yedi başlısı
İstersen bedevinin peçeli kızı olda gel.

Işıkları, yıldızları eksik olmasın. Şiirleri, yazıları, anıları, kitapları, gülüşleri, hep bizimle olacak. Güle güle Mehmet Genç…