Torunum OZAN’la Balıklıova Gerence’deki kooperatif evimizde özlem gideriyoruz bir süredir. Dört yaşına doğru koşar adım gidiyor Ozan. Çok uzaklardan gelince doyumsuz bir sevinci paylaşıyoruz onunla.
Ne oyunlar, ne gülücükler, ne şenlikler… “Hadi dede kuduralım seninle bahçede” diye seslendi bu yazıya hazırlanırken. Hem de erkenci bir sabahta. Onun hızına, devingenliğine, yetişmek olanaklı değil. Yeniden çocuk oluyorum onunla.
Öylesine duru, içten, sevecen bir çocuk torunum OZAN. Bahçe kapısından her geçene “meraba” diye sesleniyor gülerek. Herkese sevecen bakıyor, herkesle barışık.
***
Edip Akbayram sesinden sık sık “çok olun çocuklar, çok olun” şarkısını dinliyorum. Bu şarkıyı her dinlediğimde çocuk sevincinin, coşkusunun, umudunun, hayallerinin, düşlerinin göğüne kuruyorum masamı. Masa da masaymış ha diyorum Edip Cansever’i anarak.
İçimden umutla aydınlanan dizeler geçiyor. Şiirimizin devrimci, toplumcu şairlerinden A. Kadir’in ÇİÇEKLERİ UMUDUMUZUN şiirine odaklanıyorum:
Çok olun, çocuklar, çok olun,
yüzlerce olun, binlerce olun, onbinlerce.
Daha çok olun, daha çok olun,
yapraklar kadar, balıklar kadar çok olun.
Yine Edip Akbayram’ın seslendirdiği Nâzım dizeleriyle taçlanan o güzel şarkıyı mırıldanıyorum. İçim açılıyor, umudum kabarıyor:
İnanın güzel günler göreceğiz çocuklar
Güneşli günler göreceğiz
Motorları maviliklere süreceğiz çocuklar
Işıklı maviliklere süreceğiz
***
Toplumsal duyarlılığın, toplumcu gerçekçi anlayışın, doğaya, insana saygının, aydınlanmaya, devrime inancın bilincinde olan şairin baskıcı, çıkarcı, kıyıcı, yıkıcı düşüncelere, yönetimlere, eylemlere, silahlı kalkışmalara, savaşlara karşı barışı, özgürlüğü, insanca yaşamayı, sevgiyi savunmaları çok doğal değil mi?
Şiirleri o yüzden sevgi, umut, aydınlık içindedir ya gerçekçi şairlerin.
Şu an bir çok dostun, okurun, şiir severin aklından Yannis Ritsos’un o çok bilinen, sevilen, alkışlanan BARIŞ şiirinin başlangıç dizelerinin geçtiğini sanıyorum. Belki de ben öyle olduğunu duyumsuyorum:
Çocuğun gördüğü düştür barış.
Ananın gördüğü düştür barış.
Ağaçlar altında söylenen sevda sözleridir barış.
Kuşkusuz barış, gerek ülkemizde gerekse dünyada gerçekleşmesini istediği evrensel bir kavram... Yaşamı anlamlı ve katmanlı kılan değerler dizgesi…
Ortadoğu’da bombalar ölüm saçıyor. Rusya-Ukrayna, Sudan, Yemen, Meksika, Kolombiya, İran, Keşmir… Siyasi, etnik, dini, ekonomik temelli savaşlar…
Hele de Gazze… Dünyanın gözü önünde İsrail bombaları ölüm kusuyor sivillerin, kadınların ama en çok da çocukların üzerine!
Gazze’deki on binlerce çocuk, annesini, babasını ya da her ikisini yitirerek öksüz kalıyor. Açlıktan kırılıyor Gazzeli çocuklar. Televizyonlardan, iletişim kanallarından bu iç karartan, iç acıtan görüntüleri izlerken, içimiz acıyor, içimiz yanıyor. O kadar… Sanki bir filmi izler gibi, bir dizinin “arkası yarın”ını bekler gibi.
Filistin İstatistik Kurumunun yayımladığı rapora göre, soykırımın başladığı 7 Ekim 2023 tarihten bu yana Gazze'de yaklaşık 20 bine yakın çocuk öldürüldü! Açlığın öldürdüğü çocuk sayısı da her geçen gün artıyor. Sonrası? Bilinmiyor.
***
Elbette çocuklar ölmesin. Savaş onların hayallerini, umutlarını, geleceklerini karartmasın. Savunmasız, korunmasız nice çocuk savaş korkusuyla, açlıkla yaşamasın.
Ey savaş tamtamcıları, savaş çılgınları, ey Hades sürdürümcüleri, çekin elinizi çocukların baharından! Savaşsız, sömürüsüz bir dünyayı özleyerek… Adnan Yücel’i de anarak:
Bitmedi daha sürüyor o kavga / Ve sürecek / Yeryüzü aşkın yüzü oluncaya dek..