Geçtiğimiz hafta itibarıyla tüm dünya insanları olarak gezegenin yıllık tüketim limitini aştık. Bu yılki “Dünya Limit Aşımı Günü” 2 Ağustos'taydı.
Küresel Ayak izi Ağı'na (Global Footprint Network) göre “Dünya Limit Aşımı Günü”, insanlığın doğa üzerindeki yıllık talebinin, dünyanın bir yılda sağlayabileceği kapasiteyi aştığı gün olarak tanımlanıyor. 1997'de, yani 20 yıl önce Eylül ayına denk gelen limit aşımı günü, bu yıl 2 Ağustos'a çekildi. Bu hızla gidersek bundan 20 yıl sonra yılın yarısına gelmeden doğanın bize sunduklarını tüketmiş olacağız.
Marketten aylık alışveriş yapıp ayın 20'sinde her şeyi tüketmek gibi bir şey bu... Kalan 10 gündeki ihtiyaçlarımız için bir sonraki maaştan avans almak zorundayız. Bu da bir sonraki maaşımızın daha kısıtlı olması, dolayısıyla daha çabuk bitmesi anlamına geliyor. Daha tasarruflu olmayı öğrenemezsek kısa sürede borç içinde yüzmemiz kaçınılmaz!
***
Kağıt üzerinde kelimelerden ibaret olarak algıladığımız bu gerçeği çoğumuz umursamıyor.
Sonuçta markete gidip halen istediğimiz her şeyi alabiliyoruz, musluktan su akıyor, havamızda problem yok vs., diye düşünüyoruz.
Halbuki Dünya Limit Aşımı Günü, “insan aktivitelerinin doğa ve doğal kaynaklar üzerindeki eşi görülmemiş baskısı”nı sembolize ediyor.
WWF bu durumu şöyle açıklamış; “Tükettiğimiz kaynakları üretmek ve yarattığımız atığı bertaraf etmek için gereken toprak ve su alanını işaret eden ekolojik ayak izimiz büyüdükçe limiti daha erken aşıyoruz. İnsan nüfusu, kaynak talebi ve ekonomiler büyürken dünyamızın büyüklüğü ve kaynak miktarı değişmiyor. Bugün tüm insanlığın talebini karşılayacak tahmini doğal kaynak ihtiyacı için 1.7 Dünya gerekiyor. Özellikle gelişmiş ülkeler sanki birden çok dünyamız varmış gibi yaşıyor.”
Mesela Türkiye olarak önceki yıl 1.5 Dünya varmış gibi yaşıyorduk, şimdi ise 1.9 Dünyamız varmış gibi yaşıyor ve tüketiyoruz. Yani doğanın bize sunabildiğinin 2 katını harcıyoruz.
Türkiye aslında listede masum bile kalıyor. Avustralya 5.2 Dünyalık tüketiyor, Amerika 5 Dünyalık harcıyor. Avustralya ve ABD'ye göre yüzölçümü oldukça küçük kalan Güney Kore ise 3.4 Dünyalık yaşıyor.
Bu hızla gidersek Dünya ekosistemini tamamen çökerteceğiz. Ürettiğimiz karbondioksidi emecek yeterli orman ve denizimiz yok; başta balık olmak üzere et, süt, tahıl gibi gıda ürünleri hızla artan dünya nüfusunu doyuracak düzeyde değil. Denizlerimiz kirleniyor, ormanlarımız yok oluyor ancak biz tüketimimizi artırmaya devam ediyoruz.
O halde ne yapmalı?
İklim değişikliğini durdurmak, denizlerimizi, ormanlarımızı, su kaynaklarımızı, canlı türlerini, tarım alanlarımızı korumak, sürdürülebilir konuma getirmek için hem bireysel, hem ulusal hem de dünya çapında adım atmalıyız.
İşin ulusal ve küresel kısmına girmeyeceğim ancak bireysel olarak yapabileceklerimizin de değerli olduğunu unutmayalım.
Önce tüketim biçimlerimizi değiştirmeliyiz. Her gün çöpe attığımız onlarca gıdayı; musluktan boşu boşuna akıttığımız suyu; geri dönüştürmediğimiz atıklarımızı; boşa yaktığımız ampulden, daha yarısı dolmadan çalıştırdığımız çamaşır makinesine kadar tükettiğimiz fazladan enerjiyi; yürümek yerine araca bindiğimiz veya toplu taşıma yerine tek kişi her yere arabayla gittiğimiz örnekleri düşünün. Bugünden itibaren daha tasarruflu yaşamak elimizde.
***
WWF-Türkiye'nin “www.ekolojikayakizim.org” adresinden herkes kendi ayak izini hesaplayabilir. Ben denedim ve açıkçası tasarruflu yaşadığımı zannederken 3 Dünyalık tükettiğimi utanarak farkettim. Site, hesaplama sonrasında ayak izinizi küçültmek için kişiye özel önerilerde de bulunuyor.
Ben daha dikkatli yaşamaya ve ekolojik ayak izimi azaltmak için çabalamaya başladım. Ya siz?