25 Haziran 2010.

Diğer günlerden farklı olacağını,

Acı yağacağını,

Yürekleri dağlayacağını,

Kimseler düşünmemişti...

O sabah da her sabah gibi,

Çevresinde çekingen ve hanımefendi olarak tanınan,

Karnesinde hiç zayıfı olmayan,

Sınıfını başarıyla geçmiş pırıl bir genç kız,

Hafta sonu yapılacak,

Lisans Yerleştirme Sınavı’na hazırlık için,

Babasıyla birlikte,

İstanbul İl Jandarma Komutanlığı’nda açılan,

Mehmetçik kursuna gidiyordu.

Buse'ydi adı...

Halkalı'daki lojmandan çıkıp,

Askeri servis otobüsüne bindi.

Biraz gittiler, neşeliydi,

Sonra korkunç bir ses duyuldu,

Ardından da ölümün sessizliği...

Servis otobüsünün, cam kenarındaydı.

Yol kenarındaki hendeğe saklı,

Hain bomba patladığında,

Babası Ünal Sarıyağ'a siper oluvermişti...

Buse, Mustafa Kemal Atatürk’ü o kadar çok seviyordu ki,

Sosyal medyada grup kurdu,

Ve adını da;

O masmavi gözlere bir kez olsun bakabilmek için nelerimi vermezdim ki” koydu.

Her fırsatta Atatürk’ü ne kadar çok sevdiğini,

Ona ne kadar bağlı olduğunu anlatıyordu...

Ayağının tozu olsam o gurur yeter bana Atam” diyordu...

Atatürk için yazdığı bir yazıda,

Hedefim sana ulaşmak” yazmıştı

Buse hain bir pusuda şehit olduğunda,

En çok istediği Ata’sının da yanına ulaşmış oldu...

Cenaze töreni neredeyse canlı yayınlandı.

Devletin tepesi oradaydı...

Kocaman kocaman adamlar,

Buse için kocaman laflar söylediler.

Katilleri yakalandı,

Poz verdiler onunla başka büyükler.

Sonra da pek çok şehit gibi,

Unutuldu gitti güzel Buse,

Ta ki düne kadar...

Üç satır haber oldu...

Beş astsubay ile,

Buse'nin hayatını kaybettiği davada,

Tam da beş yıl sonra,

15 sanıklı davada reddi hakim talebinde bulundular...

Mahkeme heyeti talebi incelemek için,

Karar vermeyi erteledi.

Ve “5 yıllık uzun tutukluluk süreleri” dolduğu gerekçesi ile tahliye edildiler.

Tam da reddi hakim talebinden 5 gün sonra...

Şimdi siz, adalet, hak, hukuk falan diyeceksiniz ya,

Bir çift lafım olacak tamamına,

Adliye politikamızda izlenecek gaye, önce halkı yormaksızın hızla, yerinde, güvenle adaleti dağıtmaktır. İkinci olarak toplumumuzun bütün dünya ile teması doğal ve zorunludur; bunun için adaletimizin düzeyini bütün uygar toplumların derecesinde bulundurmak zorundayız. Bu özellikleri sağlamak için mevcut yasa ve usullerimizi bu bakış açılarına göre yenilemekteyiz ve yenileyeceğiz.”

(M. Kemal Atatürk. 1922, TBMM.)