İzmir'in cennet köşesi Çeşme, tarihinin en zor günlerinden birini yaşarken, bölgeden gelen haberler sadece yanan ormanların ve tahliye edilen evlerin acısını değil, aynı zamanda derin bir toplumsal çürümüşlüğü de gözler önüne serdi. Şiddetli rüzgarın körüklediği orman yangını nedeniyle Ovacık, Çiftlikköy ve Altınkum gibi mahalleler alevlerin tehdidi altına girerken, siren sesleri ve anonslarla binlerce insan evlerini terk etmek zorunda kaldı. Gökyüzü kızıla dönerken ve duman kokusu nefesleri keserken, facianın yaşandığı bu bölgeden sadece birkaç kilometre ötedeki Alaçatı'nın ünlü eğlence mekanlarından yükselen sesler ise Türkiye'nin vicdanında derin bir yara açtı. Bir yanda can pazarı yaşanırken, diğer yanda hiçbir şey olmamış gibi devam eden partiler, "Bu kadarı da olmaz!" dedirtti.
Aynı gökyüzü altında iki farklı dünya
Manzara, kelimenin tam anlamıyla akıl almazdı. Bir tarafta, alevlerin evlerine ulaşmaması için itfaiye erleriyle birlikte umutsuzca mücadele eden, hayvanlarını kurtarmaya çalışan, bir ömür biriktirdikleri anıları geride bırakıp gözyaşları içinde yollara düşen insanlar vardı. Diğer tarafta ise bu trajediden tamamen habersiz ya da daha kötüsü umursamaz bir şekilde, müziğin ritmine kendini kaptırmış, kahkahalarla dans eden kalabalıklar... Yangının dumanı ve külleri Alaçatı'nın üzerine yağarken, lüks kulüplerin ve barların desibeli yüksek müzikleri, bölgedeki siren seslerini bastırmaya çalışır gibiydi. Bu korkunç tezat, yangının kendisi kadar acı vericiydi ve toplumsal duyarsızlık kavramının ne denli tehlikeli boyutlara ulaşabildiğini acı bir şekilde gösterdi.
Yangın bölgesine giden gazeteci Deniz Sipahi, yaşanan çelişkiyi gözler önüne serdi.
