Nasıl yaratmış? Aşağıda okuyacaksınız.
Bunu söyleyen bir din adamı mı peki?
Hayır değil; Bilim adamı.
Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Kadın Hastalıkları ve Doğum Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Fahri Öçer.
Nerede söylüyor bunu?
“Steroid hormonların üretim mekanizmaları” dersinde.
Peki erkeğin görevi, kadının görevi ne hocamıza göre?
Kadınların görevi ‘erkekleri doğurup yetiştirmek’.
Kendisini de "Anlattıklarım bilimsel gerçekler. Bilim kitaplarında bunların hepsini okursunuz" sözleriyle savunuyor.
***
Kadın doğuracak, besleyecek, büyütecek, diğer tüm işleri erkek kısmına bırakacak.
Klasik "elinin hamuruyla erkek işine karışma" durumu yani.
Öğrencileri tarafından hocanın bu sözleri basına duyurulunca ortalık karıştı tabii.
Vallahi bahardan mıdır bu gevşekliğim bilmiyorum ama ben artık bu tip söylemleri hiç ciddiye alamıyorum. Sinirlenmiyorum bile.
Aman, demişse demiş allasen? Sadece bunları bilim adına iddia ediyor oluşu rahatsız edici. Yoksa kendi fikri, söyler söyler.
***
Bir de galiba hocanın diğer sözleri bana biraz komik geldi, ondan da kızamıyorum.
Şöyle diyor mesela Öçer Hoca:
"Kadınlar kusura bakmasın. Moliere’in, Mozart’ın, Da Vinci’nin, Rembrandt’nın, İtri’nin, Ibni Sina’nın, Rafaelo’nun kadın versiyonu var mı? Yok. Olamaz! Kadının görevi erkekleri doğurup yetiştirmektir. Her ay bir hafta farklılar. Rodin’in Musa heykelini yapamazlar. Leonardo Da Vinci gibi ‘bir dudağa 12 yıl ayıramazlar. Ressam olsalar üç hafta empresyonist, bir hafta kübik olurlar. Kadınlar baş aşçı da olamaz, hormonları yüzünden tat duyuları değişken, bir yemeği her seferinde farklı yaparlar."
***
Öhmmm! Şimdi biraz haklı sanki. "Kadının tek görevi erkeği doğurup yetiştirmek" kısmı hariç.
Dediğim gibi orayı ciddiye almaya bile lüzum yok. Bu ve benzeri geri kafalı söylemler tamamen ilgi alanımın dışına çıktı artık.
Ama şu her ayın bir haftası içimizden başka bir kadın çıktığı ve akli melekelerimizin pek yerinde olmadığı kısmı doğru.
Neden kadınlardan büyük aşçı ve büyük sanatçı az çıkıyor sorusunun yanıtı gerçekten de bu olabilir.
Bir tabloya natürmortla başlayıp regl zamanı gelince kanvası hançerlemek suretiyle resim sanatına yeni bir boyut getirebiliriz mesela.
Yani en azından bende öyle bir potansiyel oluyor.
Aşçılık kısmına gelince, o dönemde mutfağa köfte yapmak için girip çok katlı mozaik pasta yaparak çıkmışlığım vardır hani.
Bu yüzden hocamızı çok ciddiye almadan söylediklerine gülüp geçelim.
Hatta bu tür, kadını yok saymaya, sosyal hayattan tümüyle soyutlamaya yönelik tüm söylemler karşısında enseye sempatik bir fiske vurmak suretiyle 'hadi len oradan!' deyip yolumuza devam edelim.
Geçecek bu günler, geçecek. Sabırla bekleyelim.
-------------------------
Tarkan'ın pastası

Başımızın tacısın.
Bunu sana defalarca gösterdik.
Uyuşturucu kullanıyor dediler... "Size ne? Keyfinin kahyası mısınız?" dedik, sana toz kondurmadık.
Bu adam biseksüel dediler... "Öyleyse öyle, tasası size mi düştü?" dedik skandal yaratacağını düşünenleri biz komik duruma düşürdük.
Sana her şey yakışır dedik. Ay sefan olsun ayol dedik.
Evliliğine de bir sürü laf ettiler, yine canla başla savunduk.
Ama Tarkan'cığım, o kartondan altı katlı maket pastalı salon düğünün nedir be canikom?
Bin bir dedikoduyla sarsılmayan karizman, bir güllü dallı maket pastayla epey bir sallandı sana söyleyeyim.
Neyse görmemiş, bu klasiğin klasiği düğün organizasyonunu hiç yaşamamış olalım.
Vesile ile yengeye selam edip, gözlerinden öpelim.