Varna Zirvesi’nden çözüm ya da uzlaşma çıkmadı. Zirvede resmen Türkiye stratejik ortağımız ama AB aday ülkesi değil mesajı verildi. Anlayacağınız zirveyle Türkiye-AB ilişkilerindeki sorunlar ortadan kalkmadı. Zaten zirve öncesinde Avusturya Başbakanı Sebastian Kurz’dan gelen Türkiye ile üyelik müzakerelerinin sonlandırılması talebi zaten bunun açık göstergesiydi.
Evet geçtiğimiz günlerde Varna’da yapılan AB zirvesinin özeti bu.
AB Konseyi Başkanı Tusk, zirvede zirvede bir çözüm ya da uzlaşma sağlanamadığını ancak gelecekte bunun mümkün olmasını umduğunu belirterek, “Bu konularda sağlanacak ilerlemeler, katılım süreci de dahil olmak üzere Türkiye-AB ilişkilerini iyileştirebilir. Gerçekten zor koşullar altında da diyaloğumuzu sürdürmeliyiz” dedi.
Tusk AB'nin Türkiye'deki hukukun üstünlüğü konusunda endişelerinin devam ettiğinin altını çizerek Erdoğan'la yapılan görüşme sırasında, AB vatandaşlarının Türkiye'de tutuklanması, Kıbrıs'ın doğalgaz aramasına yönelik Türkiye'nin blokajını ve Afrin'de yürütülen askeri harekatı eleştirdiğini söyledi.
Komisyon Başkanı Juncker ise Türkiye'nin AB'nin gerçek bir stratejik ortağı olmasını istediklerini ancak çeşitli sorunlarla karşı karşıya olduklarını belirtti.
Cumhurbaşkanı Erdoğan ise, “İlişkiler açısından zorlu bir dönemi geride bırakmış olmayı umuyoruz. Küresel bir güç olmak isteyen Avrupa'nın Türkiye'yi genişletme politikasının dışına itmesinin vahim bir hata olur” şeklinde konuştu.
Avrupa hep ikili oynuyor. Terör örgütü PKK'nın kırmızı bültenle aranan 4 bin 500 üyesi, ellerini kollarını sallayarak dolaşırken AB kılını bile kıpırdatmıyor. Şimdi soruyorum Türkiye terörle mücadele etmeseydi mi ?
Bu arada sürpriz gelişmeler oldu. ABD Başkanı Donald Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron’la telefonla görüşerek Suriye’deki ortak stratejik zorluklar konusunda Türkiye ile işbirliğinin güçlendirilmesi gerektiğini vurguladı. Ayrıca Suriye’den çekileceklerini açıkladı.
Meselenin özü şu; AB-Türkiye ilişkilerinde Varna sürecinden sonra da yaşanan çifte standart değişmedi. AB’nin demokrasi, insan hakları ve hukuk değerleriyle çelişkileri devam ediyor. AB Türkiye’nin Suriyeli mültecilere ev sahipliği yaptığını, Avrupa'nın terör tehdidini ortadan kaldırdığını kabul ederken AB'den kopmasını arzu etmiyor, ama Suriye'de güçlenmesinden de rahatsızlar. Bu aradaTürkiye’nin AB değerlerinden koptuğunu belirtiyorlar. Terörle mücadelenin demokrasiyi korumanın vazgeçilmez unsuru olduğunu unutarak Afrin eleştirisi yapıyorlar. O zaman soruyorum. Avrupalı olmak iki yüzlü olmakla aynı anlama mı geliyor?
Sözün özü; AB ilişkilerde hep savsaklama politikası izliyor. Hep söylediğimiz gibi AB kapısında daha çok bekleyeceğiz.
Haftaya yeniden buluşmak üzere hoşça kalın dostlar.