Deneme, sınamanın, deneyimin karşılığı bir sözcük. Deneme yazısını ise sözlükler şöyle tanımlıyor: “son biçimini almamış, taslak durumundaki yapıt.”
Eskiden sanat, yazın, bilim konularını etkili anlatım biçimiyle kaleme alan yazılara “kalem tecrübesi” denirmiş. Demek ki deneme bir kalem ustalığı, düşünce kıvraklığı, anlatım becerisi gerektirdiği için böyle bir adlandırmaya gerek görülmüş o zamanlar.
Deneme denince akla gelen Fransız yazar Montaigne'dir. Montaigne 16. yüzyılda bir bakıma bugün birçok ülkede ilgiyle okunan yazı türüne de öncülük etmiş.
Deneme yazarları genellikle bireysel düşüncelerini içtenlikle, söyleşi havasında açıklamaya çalışırlar.
Deneme türü Türk yazınında Tanzimat sonrası Servet-i Fünûn döneminde karşımıza çıkar. Cumhuriyet yıllarında kendini daha çok geliştirir, sevilen bir tür olarak okurun beğenisine sunulur. Bu anlamda Ahmet Haşim’in Bize Göre (1928), Gurebahane-i Laklakan (1928) adlı yapıtları deneme yazılarının ilk örneği sayılabilir. Ahmet Rasim, Mahmut Sadık, Refik Halit Karay, Falih Rıfkı Atay da 1900’lü yılların başlarından ortalarına dek denemenin özgün örneklerini sunmuşlardır Türk okuruna.
Sonraki yıllarda deneme yazarı dendiğinde eleştirel kimliği, günceleri, kendine özgü biçemi, duruşuyla Nurullah Ataç anımsanır. Orhan Burian, Sabahattin Eyüboğlu, Suut Kemal Yetkin, Melih Cevdet Anday, Salah Birsel, Vedat Günyol, Mehmet Kaplan, Cemil Meriç, Mehmet Salihoğlu, Adnan Binyazar, Mermi Uygur, Uğur Kökden… gibi deneme yazılarının ustaları olarak anılır.
Başta da belirttiğim gibi her düzyazı deneme yazısı olmaz. Dinçer Sezgin “Deneyememeler/İmam Bayıldı Nasıl yapılır?”adlı yapıtında “Ben de deneyememeler yazdığımın ayrımındayım. Bu nedenle yazdıklarımı ‘deneyememe denemeleri’ olarak sunmakta yarar gördüm.” dediğine göre, deneme yazmanın, deneme yazarı olabilmenin güçlüğünü görmüş. Hatta Sezgin bir de ironi yapmış: “Deneme diyorlar, ama olmuyor; ‘denemeden’ duramıyorum.”
Ben de yıllardır şiirle, yazıyla bilgimin, dilimin erdiğince içtenlikli anlatım olanaklarını kullanabildiğimce uğraşırım. Şiiri sevdiğim denli anı, anlatı, günce, deneme tadında yazılar da kaleme alırım; kimi dergilerde yayınlarım; sanal ortamda dostlarla paylaşırım yazdıklarımı.
Özgürce, anlam ve söylem biçemiyle, bilginin ve kültürün birikimiyle, özgünlükle, dil ve anlatım rahatlığıyla yazılınca,bir dertleşme özelliğiyle okuru da rahatlatır.
Günümüzde deneme yazarı kıtlığı var. Günce, anı, günlük… Tamam. Elbette onlar da olsun; ama denemeyi de uğraş edinsinler, kafa yorsunlar, kalem oynatsınlar isterim genç yazarlar. Dergilerde bu alanda çok denemeler yer alsın, çok kitaplar çıksın diye geçer gönlümden.
Haydi gençler, yazın heveslileri deneme yazmaya…