"Az sevme bilmiyorum ben. Çok sevdiğimdendir bu kadar incinmem..."
Anne tarafından Tireliydi, hemşerim de ya; 8 Nisan 1970’de, İzmir’de bir şair doğdu dostlar. Öyle böyle bir şair değil hem. Hayatta kaldığı kısa süre içinde Türk şiirine damgasını vuran…
Benden 1 buçuk yıl önce; doğduğum topraklarda, memleketimde Türkiye'nin en çok çiçek, anne, evlat ve kardeş sevgisi kokan şairi doğdu dostlar...
"Çiçekli şiirler yazmama kızıyorsunuz bayım!
Bilmiyorsunuz darmadağın gövdemi.
Çiçekli perdelerin arkasında saklıyorum.
Karanlıkta oturuyorum, ışıkları yakmıyorum"
diyen, çiçekli şiirlerle acıyı yoğuran şair doğdu bir İzmir baharında...
Didem Madak, 52 yaşında...
*****
“On dört yaşındaydı ruhum bayım,
Bir mermer masanın soğukluğunda yaşlandı.
Protez bacaklar taktılar ruhuma ince ve beyaz,
Gıcırdaya gıcırdaya dolaştım şehri…
…Annem işte öyle bir kadındı!
Çocuklar gökyüzüne bakar sorardı:
Aydede orada ne yapıyor anne?
Annem öldüğünde aydede içimde,
Yüzlük bir ampul gibi parçalandı..."
diyerek; bizi de dize dize parçalayan, şiirlerinde daha çok 38 yaşında kaybettiği annesi Fisun'u yazan...
Acıyla yoğrulmuş dizelerin şairi...
Annesini kaybettiği yıl doğan kızına; sadece bir harf farkla, annesinin ismini verdi. Büyükannesi göremedi Füsun'u. O da doyamadı...
41'indeyken henüz, kendi "Maşallah"ını geçemedi de, Füsun 3 yaşındayken, 2011'de, İstanbul'da bu hayata veda etti...
"Pardon diyorum ayağıma bastığında dünya.
Saçlarımın ucundan başlıyor artık kırılma.
Kelimelerin tadına bakıyorum.
Zehrinden korktuğum acı kelimeler yutuyorum yanlışlıkla..."
dedikçe acıtan, acıdıkça yazan Didem Madak, 52 yaşında...
*****
Şiirleri; yokluğundan beri yorulmaksızın an be an kanat çırpan bir güvercin gibi havalarda, aforizmalarında her buluştuğumuzda...
"Anlatarak bitiriyorum hayatımı,
Bilmiyorum başka nasıl bitirilir bir hayat.
Bir çiçek çizdim bu akşam avucuma,
İsmini her şey koydum…
Simli ojeler sürdüm yalnızlıktan sıkıldığımdan;
Müsveddesi gibi şimdi tırnaklarım,
Yıldızlı bir gecenin…"
Kim bilir daha neler anlatacaktı ya, dar vakitlere sığdırdı onca şiirini. Kedilerden, muhabbet kuşlarından, çikolatadan, Pulbiber Mahallesi’nden, ahlat ağacından yana boldu lafları oysa...
"Kim bir şairi kırsa
Şair gider uzun bir dizeyi kırar mesela…
Bilirim kim dokunsa şiire
Eline bir kıymık saplanacak…
Bilirim kırılmış dizeleri tamir etmez zaman
Yorgunum oysa..."
Genç yaşına rağmen yorulmuştu artık! Bir hastalık geldi, bırakmadı yakasını."Ölüm, çok iri bir sözcük değil bayım" diyerek...
Kolon kanserinden öldü Didem Madak...
11 yıldır aramızda değil; yitik bir zamanda, başka bir diyarda belki. Belki bizi bekliyor, tüm şiir yüreklileri...
Ruhun şâd olsun Didem MADAK...
Huzurla uyu. Anısına ve muhteşem üretimlerine saygıyla...