Geçen hafta perşembeden itibaren bir fırtına heyecanı yaşadık ki sormayın gitsin.
Fırtına da değil hatta, dediler ki; tropikal kasırga! Breh breh!
Çeşme yarımadasının meşhur öfkeli rüzgarı Gerence estiğinde bile korkudan eve kapanan ben, bu söylentilerden epey etkilendim tabii.
Fırtına değil de beni en çok korkutan gökgörültüsü.
Heyecan ve korkudan hüngür hüngür ağlayasım gelir benim, öyle bir korku.
Köpek gibi bir şeyim yani. Onlar da çok korkar malum.
Yıldırımdan korkanlar var bir de. Benimki öyle değil. Derdim o korkunç gümbürtü.
***
Bir de öyle rüzgar, yağmur coştuğunda dışarıda kalan hayvanları düşünmekten de müthiş huzursuz oluyorum.
Hele bu kasırga söylentileri öyle abartıldı ki sadece yerdekileri değil göktekileri de düşünmeye başladım.
Kuşlar nereye sığınacaktı? Bizim buralarda çok sayıda görülen, hatta yolda tavuk gibi yürüye yürüye dolaşan o güzeller güzeli saksağanları da eve alamazdık ya! İzmir Kuş Cennetindeki flamingolar falan ne yapacaktı o ağaçları yerinden söken kasırgada?
Demişken, ağaçlar da dert oldu tabii.
Bahçede iki komşumun kendi bahçelerine düşen iğne yapraklarından rahatsız olup budaya budaya kuşa çevirdikleri, sadece bizim bahçede dalları kalan yamuk fıstık çamı ya devrilirse?
Zar zor büyüyüp serpilen begonvilim gökyüzüne yükselirse?
***
Bahçe demişken başka bir o problem daha vardı.
Biz ne biliriz tropikal fırtınayı, kasırgayı? Belgesellerde filmlerde görüyoruz gerçi, kamyonlar kağıt gibi havada uçuşuyor falan... Bizim kanapeler, sandalyeler Poseidon'un gazabına uğrarsa, bu zamanda yenisini alacak durum da yok artık. Bu da ayrı bir panik yarattı.
Zaten aklımda vardı arka bahçenin bir kısmını kapatmak, tavsiyeyle birini çağırdım. Adam geldi, ölçtü, biçti ve dudak uçuklatan bir fiyat çıkardı. Malum Çeşme kazığı!
O plan olmayınca iş yine eşyaları naylonla kaplama sanatına düştü. Evet o bir sanat!
Ben bu sanatla Çeşme'ye yaz kış taşınma kararı aldığım zaman tanıştım. Sekiz yıldır da sanatımı epey ilerlettim.
Yalnız bu iş bir kaç yardımcı el de istiyor. Hangi arkadaşımı arasam hepsi kendi derdine düşmüştü.
Bir panik bir telaş.
Neyse kendi çapımda bir şeyler yaptım ve " İzmir'e gel, ne işin var orada?" diyen arkadaşlarıma 'Hayır evlatçıklarımı burada bırakamam" cevabını verip heyecan içinde ülkenin yaşayacağı ilk kasırga macerasını beklemeye koyuldum.
***
Ama olmadı. Bırak kasırgayı fırtınayı, meltem bile esmedi.
Metrekareye 100 kg. yağış demişlerdi, zar zor bir iki damla atıştırdı.
Bütün meteorolojik tahminler, bütün havalı akıllı telefon aplikasyonları vs. fos çıktı.
Doğa ana bize bir kez daha nanik yaptı.
Dedi ki 'siz zavallı insanoğlu karşımda bu kadar acizsiniz işte. Kedinin fareyle oynadığı gibi oynarım sizinle!'
***
Aracını tekerlekten zincirle bağlayanlar, camlara tahta çakanlar, çatıya komple naylon örtü serenler, araçlarını yüksek rakımlara çıkaranlar, neler gördü bu gözler.
Dünyada deniz suları 2.5 derece ısındığı için şimdi olmasa da bundan sonra bu tür alışılmadık doğa olayları yaşayacağımız kesin.
Bundan yirmi yıl önce yarım derecelik artışlar bile bilim insanlarının panikle uluslararası toplantılar düzenlemesine neden oluyordu.
İklim ve atmoşfer değişikliği beklenenden çok daha büyük bir hızla gerçekleşmeye başladı.
Bizimse bu değişikliklere naylon bazlı çareler üretmekten başka yapacak hiçbir şeyimiz yok.
Aptal insanoğlu... Ağaca, hayvana, suya, havaya düşman insanoğlu... Şimdi ekileni biçme zamanı.
Bu dönem de bize denk geldi iyi mi!