WHO-Dünya Sağlık Örgütü’nün yaptığı araştırmalarda bu yıl, pandemi etkisinden arındırılmış verilere göre, 500 bin kişi, astıma bağlı hastalıklar yüzünden hayatlarını kaybedecek. Üstelik en çok Laos, Myanmar, Yeni Gine ve Mali gibi çoğunlukla düşük gelirli ülkelerde yaşayan insanları etkileyen bir özellikte! Esasında astım hastalığı, ABD ve Kıta Avrupası ülkeleri gibi gelişmiş ülkelerde daha sık olarak görülse de bu hastalığa bağlı ölümlerin çoğunluğu ne yazık ki tedaviye erişim ve ilaç eksikliği nedeni ile düşük refah seviyesindeki fakir ülkelerde oluyor. Değişik ülkelerde farklılık arz etmekle birlikte dünya nüfusunun yaklaşık yüzde 10’u astım hastası. Ülkemizdeki sağlık istatistikleri erişkinlerde yüzde 2-4 olan vaka sayılarını çocuklarda yüzde 6-8 şeklinde göstermekte.
Çevrenizde sizler de hırıltılı solunum şeklinde zor nefes alan, nefes darlığı ve öksürük şikayetleri ile karakterize bir tür hava yolu inflamasyonu, aşırı duyarlılığı ve obstrüksiyonu sonucu gelişen bu hastalığı gözlemlemişsinizdir. Kronik bir hastalık olarak farklı uyaranlarla zaman zaman solunum yollarındaki duyarlılık artışı, nöbetler şeklinde yukarıda bahsedilen şikayetlere yol açar ki; buradaki mekanizma hava yolu etrafındaki düz kasların, alerjenler, duman, egzersiz vs gibi tetikleyiciler nedeni kasılması ve mukus adı verilen yapışkan salgının ifrazatı ile mevcut hava yolunun daralması, sonuç olarak da ataklar şeklinde hırıltılı solunum, nefes darlığına ve öksürüğü oluşturmasıdır.
*
Astımda hava yollarının aşırı duyarlılığı ve inflamatuar yanıta neden olan etkenler içinde stresten çiçek ve ev tozlarına, ilaçlardan hava kirliliğine kadar bir çok faktörden bahsedebilirsek de, özellikle ülkemizde sigara içiciliğin üzerinde durmak gerekiyor. Saygın Tıp Dergisi Lancet’te geçen sene yayınlanan bir makalede, küresel nüfusta tütün içiminin üçte ikisini yalnızca 10 ülkenin oluşturduğundan bahsediyordu ve maalesef birisi de Türkiye idi. Merak edenler için diğerlerini de yazalım: Çin, Hindistan, Endonezya, ABD, Rusya, Bangladeş, Japonya, Vietnam ve Filipinler...
Sadece astım değil, akciğer kanserinden inmeye ve koroner kalp hastalığı risklerine bir çok hastalığın nedeni olan sigara içimine dikkat çekmek için her yıl 31 Mayıs Günü de, Birleşmiş Milletler tarafından Dünya Tütünsüzlük Günü olarak belirlenmiş durumda. Washington, Seattle Üniversitesi'nden Prof. Dr. Emmanuela Gakidou, önemli bir başka konuya değiniyor: Sigara içmenin hemen hemen her ülkede gençler arasında yaygınlaşması… Doğrusu tüm dünya hükümetleri, sigara kullanma yasaklarını acil olarak gündemine almak zorunda. Marissa Reitsma gibi araştırmacılar ‘tütün epidemisi’ terimini kullanıyor ama görüldüğü kadarı ile çoktan bir ‘sigara pandemisi’ yaşamaya başlamış gezegenimiz.
Astım hastalığına dönersek, akut astım atakları ile acil müdahale yapılması gerekliliği klinisyenlerin sıklıkla karşılaştığı tablolardandır. Atak ve remisyon dönemleri ile devam eden hastalığı maalesef başta viral olmak üzere bir çok enfeksiyon hastalığı tetikleyebilmektedir. Bugünlerde bitme noktasına gelmiş gibi görünen ve son üç yıldır toplamda 507.921.112’yi bulan vaka sayısı ile dünyayı sarsan SARS-CoV-2 pandemisi, 6.236.689 insanı da canından etti. Astım tanısı ile hastalık sürecini yaşayanlarda klinik tablonun daha kötü seyrettiğini izledik. İlk muayeneyi takiben allerji ve metakolin testlerinden Spirometi ve zirve akım ölçümlerine (Peak Flowmeter), göğüs röntgenden bilgisayarlı tomografi dahil görüntüleme yöntemlerine kadar bir çok tanı imkanının kullanıldığı astım hastalığında ne yazık ki kesin bir tedavi söz konusu değildir.
Yine de tüm yapılan araştırmalar, doktorları tarafından tavsiye edilen ilaçların hastalarca düzenli kullanılması, periyodik hekim kontrolünün yapılması, eğer hasta obez ise fazla kilolardan kurtulunması, sigara içicisi ise kesinlik bırakılması, sağlıklı ve dengeli beslenme ile birlikte düzenli egzersiz yapılması ve mümkünse temiz solunan havanın bulunduğu ortamlarda yaşamak, bu hastalığın kontrolünü ve hastanın yaşam kalitesinin bozulmasını önlemektedir.
Nihayetinde Kovid-19 pandemisi, astım gibi bir çok kronik hastalığın farkındalığını azalmıştı. Şimdi postpandemik dönemde bu gündeme geri dönüyoruz.