Biliyorsunuz, Macaristan’da parlamento için 3 Nisan 2022 tarihinde bir seçim vardı ve mevcut Başbakan Viktor Orban’ın aşırı sağcı partisi Fidesz seçimi kazandı. 199 sandalyenin 135’ini almak, doğrusu hiç kimsenin beklemediği bir zaferdi. Nitekim Orban için bile sonuçlar sürpriz oldu ve aşırı bir sevinçle, “Partimizin zaferi o kadar büyük ki, aydan bile görülebilir, artık Brüksel’deki etkisini siz düşünün’’ diyerek AB’ye göndermede bulundu. Muhalefet lideri Peter Marki-Zay yenilgiyi kabul ederek rakibini kutladı.
Bu seçimler, Brüksel’den çok Türkiye’de yankı bulmuş görünüyor. Gerek Orban’ın üst üste dördüncü kez seçimi kazanması, gerekse karşısında altı muhalif partinin işbirliği, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın seçim zaferleri ve şu anda karşısında altı partinin birleşmesine bir atıf vesilesi oldu. Bu seçimlerin tam da ülkemizde, enflasyonun yüzde 50’leri aşması ile ekonomik kaygıların pik yaptığı ve anketlerde de muhalefetin oyunun arttığına yönelik verilerin olduğu bir ortamda olması, paralellik kurmak için uygun şartları oluşturdu.
Macaristan altılı ittifakının başındaki muhalefet lideri Peter Marki-Zay, seçimlerde neredeyse Urban ile başa baş gidiyordu! Görüldüğü kadarı ile seçim öncesi bir araya gelen ve ortak noktaları olarak sadece Orban’ı devirmek şeklinde bir yaklaşım sergileyen muhalefet partileri, kendi tabanlarını ikna edememişler. Bir milyon Macar, önceki seçimlerde Urban karşıtı partilere oy vermesine rağmen bu seçimlerde taraf değiştirmiş görünüyor. Demek ki sadece bir kişiyi iktidardan düşürmek şeklinde sığ bir teori seçmeni tatmin etmemiş ve ‘5+1=6’dan daha fazlası’ şeklindeki aritmetik işlememiş, tersine daha az oy alımına yol açmış.
**
Avrupa’nın sayılı seçim stratejisi uzmanları, bu konu ile ilgili olarak negatif seçim kampanyasının hiçbir zaman istenen sonucu yaratmadığı, iktidara gelindiğinde net olarak yapılacaklar ile ilgili program ağırlıklı pozitif kampanyanın tercih edilmesi gerektiğinin altını çiziyor. Marki-Zay liderliğindeki muhalefetin ana seçim ilkesi tamamen Orban taktiklerine odaklanmış durumda idi: İçinde yaşadığı halkın bölünmesi ve partisi dışındakileri düşmanlaştırılıp kamplara ayrılması hedefli negatif kampanya, bizdeki “zillet’’ tarzında hitaplarda olduğu gibi karşı tarafın kırılgan, güvenilmez bir algı eşliğinde aşağılanmasını amaçlıyordu ki; zaten bunu en iyi yıllardır Orban yapıyordu! Toplumu fragmanize eden, farklılıkları ortadan kaldırmaktan ziyade derinleştiren Orban’ın söylemleri karşısında, karizmatik bir lider ile ikna edici bir politik açılımdan da yoksun kalan muhalefet, kendisini iktidara taşıyacak kararsız seçmenler üzerinde bir etki yapamadı.
Seçimlerde karizmatik ya da popüler adaylar da önemli bir faktör: Çok tanınan ve saygı duyulan Budapeşte Belediye Başkanı Karacsony’nin önemli bir adayken, Peter Marki-Zay lehine seçimden çekilmesi seçmeni olumsuz etkilemiş görünüyor. Seçimi Macaristan ortamında takip eden uzmanlar, kutuplaşma ve kamplaşma karşıtı bir seçim kampanyasını yürütecek Karacsony tarzı popüler bir rakibin sonuçları değiştirebileceğini vurguluyor. Yine de bu yargılarda hafiften de olsa Orban’ın yeteneklerini dikkate almayan bir yan var: Karizmatik, seçmeninin kimliği ve tarihsel mirasının kodlarını manipüle edebilen entelektüel birikime sahip bir düzlemde kendi politikalarını uygulayan bir lider.
Üstelik demokrasi, hukuk ve Avrupa Birliği karşıtı söylemleri ile sık olarak eleştirilse de seçime iki ay kala, başta süt, un, ayçiçeği yağı gibi temel gıda maddelerinin fiyatlarını dondurdu, şeker ve et gibi ürünlere de bir tavan fiyat getirdi. Macaristan’daki manşet faizlerin yüzde 1 seviyesinde, enflasyon ve işsizliğin de yüzde 3’ü geçmediğini belirtelim.
Orban, ulusal değerleri, çıkarları ve güvenliği ön plana çıkardığı seçim kampanyası döneminde başlayan Rusya –Ukrayna savaşı da kendisi lehine muazzam etki yaptı. Soğuk savaşı deneyimlerini unutmamış seçmenler onun etrafında konsolide oldu.
**
31 Mayıs 1963 tarihinde Segeşvahervar’da doğan Viktor Orban, 1987 yılında Eötvös Lorand Üniversitesi hukuk fakültesinden mezun olmuş. 1989’da Macar devriminde şehit olanları anma etkinliğinde zamanın süper gücü Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği’ni, Macaristan’dan çekilmeye davet ederek ülkesinde popülerliği yakalayarak, ilk kez 1998 seçimlerinde FİDESZ ile parlamentodaki çoğunluğu kazanıp başbakan olmuştu. Ardından 2002 ve 2006 genel seçimlerinde muhalefette kalsa da tekrar iktidara geldiği 2010 yılından bu yana seçim kaybetmedi.
Orban, hukukun üstünlüğü, basın özgürlüğü ve göç gibi önemli konularda yıllardır fikir ayrılığı yaşadığı Avrupa Birliği’nden gelen fonları kullanmaktan çok memnun. Ancak pandemi ve Ukrayna Savaşı nedeni ile küresel etkileri görülen ekonomik daralma, artan enflasyon ve ulusal para birimlerindeki değer kaybından Macaristan da nasibini alıyor.
Sonuçta, parlamentoyu işlevsiz kılması, yargı organlarının başına partizan atamaları, kendisine yakın ayrıcalıklı gruplara milyar dolarlık transferleri, radyo televizyon dahil tüm medya gruplarını kontrol altına alması, otoriter yönetimi ile çokça eleştirilen Orban, seçim zaferini gölgeleyecek siyasi ve ekonomik sorunlarla baş etmek zorunda.