“Edebiyat… Sözle, yazıyla, düşünceyle, duyguyla, imgelerle donatılan büyülü sözcük… Aydınlık, namuslu, ‘edepli’, incelikli kavram… Yazın, gökçeyazın ya da edebiyat… Hangi sözcüğü seçerseniz, kullanırsanız, hangi boyutta düşünürseniz, içini doldurursanız değişmez; insanla bütünleşen, yaşamı aşkınlaştıran toplumsal, saygın işlevi de o bağlamda kavrarsınız.”
“Yazının Gönlüyle” kitabımdaki “Edebiyat İnsanları Sever” başlıklı yazımdan aldım bu bölümü.
Edebiyatın, Arapça "edep" sözcüğünden türetildiğini biliyoruz. İlk kez Şinasi tarafından bir sanat türünün adı olarak kullanıldığını da anımsayanlar olacaktır. Şinasi'den önce nazım ve nesir türlerindeki yapıtlara 'şiir' ve 'inşa' denildiğini de unutmadık.
Düşünce, duygu, olay, imge… İnsanlarda güzelduyu (estetik) uyandıracak bir biçimde, dil aracılığıyla, sözle, yazıyla anlatımı amaçlayan sanat diye de tanımlanır bu sözcük.
Durum böyle olunca, edebiyatla uğraşan şiiri, öyküyü, denemeyi, romanı üreten kişilere bakışımız, düşüncemiz, algımız, beklentimiz de özeldir, ayrı bir yerde ve konumdadır.
Adıyla saygınlık, seçkinlik uyandıran edebiyatçı konuşmalarında, ilişkilerinde, toplu buluşmalarda, sanal ortam iletilerinde daha duyarlı, daha dikkatli olmak sorumluluk ve zorunluluğundadır diye düşünürüm.
Sosyal medya diye yaygınlaşan sanal ortamda kimi zaman bu tür yakışık almayan, çirkin sözlerle yavanlaşan, bayağılaşan sözleri, sataşmaları okumak doğrusu beni ve benim gibi çok arkadaşımı üzüyor, biliyorum.
Bunları örneklemek, alıntılar yapmak, açıklamak olası elbette. Ancak gereksiz tartışma, söz ve kalem kavgasına dönüşsün istemediğim için genelliyorum. Bu tür atışma, tartışma, söz ve yazı dalaşmalarını siz de arada görüyor, okuyor olmalısınız.
Eleştiri önemlidir. Gereğine inanırım. Eleştirinin karalama, söz kabalığı, ilgi çekme ve saldırı aracı olarak yapılmasını kesinlikle onaylamam. Eleştirinin doğru ve iyi bilen, kavrayan, inceliğine varan kişilerce yapılması kabulüm. Yararlanmak, ders çıkarmak bağlamında eleştiri gereklidir, yararlıdır. Özeleştiri yapmak da erdemli bir davranıştır. Yazan, üreten sanatçıyı, yazın insanını başarılı kılar, düzenler, farkındalığını duyumsatır.
Yakın zamanda tanış, bildik bir şairin sosyal medya üzerinden bir başka edebiyat severi, sosyal medya paylaşımcısı bir arkadaşı “yavşak, lanet herif, düzenbaz edebiyat üçkâğıtçısı, tehlikeli, yaşını başını almış, yalaka biri” türünde düzeysiz sözlerle saldırısını içim ezilerek, acı duyarak okudum. Bu tür sözleri söyleyenin gerçekten şair diye anılması olası mıdır dostlar?
Yine sevdiğim, kimi sayılarında benim de yazdığım bir dostumun uzak bir “şehir”de yayımladığı “aylık kültür ve sanat” dergisinde, kendini eleştirmen sanan yazıcı arkadaşın, şiir kamuoyunda sevilen, saygı duyulan, haklı ödüllerle taçlanan genç bir şairi, üstelik kitabını da okumadığını açıklayarak, yergi dilinin yavanlığını kullanarak karalamasını, başarısını görmezden gelmesini, hem yadırgadım, hem de kırıldım. Bu davranış, aynı zamanda şairin özgün ve özge yapıtlarına ödül veren, seçici kurul üyelerine, edebiyat insanlarına da saygısızlık sayılmaz mı?
Evet edebiyat insanları sever, edebiyatçı insan sıcaklığını içinde duyumsar, duygudaşlık kurar.
Edebiyatın inceliğini, sevgi dilini bozmayalım diye geçer içimden. Eleştirelim; ama kırmayalım, karalamayalım, kirletmeyelim sözümüzü, sözcüğümüzü.