Eğitim-İş İzmir şubeleri, Aliağa Alp Oğuz Anadolu Lisesi önünde bir araya gelerek Milli Eğitim Bakanlığı'nın “proje okulları” uygulamasına ve öğretmenlerin gerekçesiz şekilde görev yerlerinin değiştirilmesine karşı basın açıklaması yaptı. Açıklamayı Eğitim-İş İzmir 7 Nolu Şube Başkanı Mustafa Gök okudu.
Açıklamada, “Proje okulları” adı altında hayata geçirilen sistemin bir eğitim politikası değil, kamusal eğitimi tasfiye planı olduğu vurgulandı. Eğitim-İş, bu uygulamanın öğretmenlerin hukuki güvencelerini ortadan kaldırdığını, okul kültürünü yok ettiğini ve öğrenciler açısından istikrarsız bir eğitim ortamı yarattığını belirtti.
"Bu bir tasfiye operasyonudur"
2014 yılında başlatılan proje okulları uygulamasının bugün 2.318 okula yayıldığını hatırlatan Gök, bu modelin içinin boşaltıldığını ve siyasi kadrolaşmanın aracı haline geldiğini ifade etti. Eğitim-İş’in açıklamasında, mevcut Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin’in 2014 yılında müsteşarken sarf ettiği “Mevzuatlara rağmen bildiğimizi yapacağız” sözleri hatırlatılarak, gelinen noktanın yıllar öncesinden planlanan bir ideolojik dönüşüm olduğu belirtildi.
Alp Oğuz Anadolu Lisesi'nde 13 öğretmen sürüldü
Basın açıklamasında, Aliağa Alp Oğuz Anadolu Lisesi’nde 13 öğretmenin hiçbir objektif kriter sunulmadan görevinden alındığı belirtildi. Eğitim-İş, “Bu sadece hukuka değil, eğitimin doğasına da aykırıdır. Öğretmenlerin yerlerinden edilmesi, öğrencilerin alıştığı düzenin bozulması anlamına geliyor,” diyerek kararı eleştirdi.
Açıklamada sorular da yöneltildi:
- Öğretmenlerin görevden alınma gerekçesi nedir?
- Yüksek lisans, doktora yapan, başarı belgesi almış öğretmenler hangi kriterlerle yetersiz bulunmuştur?
- Yerlerine atanacak kişilerin nitelikleri nedir ve kim tarafından belirlenmiştir?
- Bu listeler hazırlanırken siyasi partiler veya sendikalardan onay mı alınmıştır?
“Cumhuriyet’in eğitim anlayışı tasfiye ediliyor”
Eğitim-İş, bu uygulamaların sadece bireysel mağduriyet yaratmadığını, aynı zamanda Cumhuriyet’in temel değerleriyle çatıştığını belirterek şunları söyledi: . “Bugün tasfiye edilen öğretmenler, Cumhuriyet’in devrimci eğitim mirasını taşıyan emekçilerdir. Onları bir yazıyla görevden almak kolay, ama öğrencilerinin yüreğinde bıraktığı izi silmek imkânsız.
Kırk yıllık bir öğretmeni, yıllarını eğitime ve öğrencilerine adamış bir insanı, tek bir yazıyla, tek bir imzayla görevden almak kolay. Ama onun öğrencilerinin yüreğinde bıraktığı izi, düşünce dünyasında açtığı kapıları, hayata dokunuşunu silmek imkânsız. Gerçek öğretmen, sınıflarda sadece ders anlatmaz; geleceği şekillendirir, insan inşa eder.
Bugün sistemli bir şekilde görevden uzaklaştırılan o öğretmenler, aslında Cumhuriyet’in devrimci eğitim mirasını temsil ediyor. Ve artık çok açıktır ki, yavaş yavaş aşındırdıkları Cumhuriyet’in en derin, en hayati damarına ulaştılar: Eğitime.
Çünkü biliyorlar ki Cumhuriyet’i yıkmanın en kestirme yolu, onu var eden eğitim devrimini yok etmektir. Köy Enstitülerinden bugüne taşınan ilerici eğitim anlayışını tasfiye etmek; özgür, eşit, laik bir toplum idealinden vazgeçirmek demektir.
Ama unuttukları bir şey var: O öğretmenler yalnızca bir meslek grubunun değil, bir halkın vicdanıdır.
Buradan hem Millî Eğitim Bakanlığı’na hem siyasi iktidara sesleniyoruz:
-Tüm öğretmenler için eşit ve adil atama sistemi istiyoruz!
-Tüm öğrenciler için eşit ve nitelikli eğitim hakkı istiyoruz!
-Öğretmenlerin sürgünle terbiye edilmediği, eğitimde liyakat ve hukuk ilkesinin esas alındığı bir sistem istiyoruz!
Eğitim-İş olarak biz, hiçbir öğretmenimizin yalnız olmadığını bir kez daha hatırlatıyor, bu hukuksuz atamalara karşı her türlü yasal mücadeleyi sonuna kadar sürdüreceğimizi kamuoyuna ilan ediyoruz.
Bu adaletsizliğe karşı yalnız biz değil, halk da sessiz kalmıyor. Ülkenin dört bir yanındaki birçok köklü okulda, öğrenciler ve mezunlar, yıllarını eğitime vermiş öğretmenlerine sahip çıkmak için eylemler başlatmıştır.
Gençlerimiz, kendilerine ışık tutan öğretmenlerinin yanında durarak yalnızca bir hak ihlaline değil; Cumhuriyet’in eğitim anlayışına da sahip çıktıklarını haykırmaktadır. Bu dayanışma, karanlığa karşı yanan umut ateşidir. Ve biz o ateşi birlikte büyüteceğiz. Proje değil, adalet istiyoruz!”