Nedir bu dikkat çekme, ilgi görme merakımız acaba?
İçimizde neler eksik de ara ara kendimizi gülünç durumlara düşürecek hallere bile gelebiliyoruz.
Geçen gün bir astrolog canlı yayında şak diye bayıldı mesela. En az Bülent Ersoy'un bayılması kadar artistik bir hareketti.
Böyle şekilli mekilli. Ve haliyle bunu da kimse yemedi.
En son, sağ kol son derece dramatik bir şekilde sağa düştü vs.
Hem komik hem acıklı tabii... Hayır bir de ne gerek var?
Haydi diyelim bu insanlar ünlü ve kendilerince bu da bir reklam ve gündeme gelme çeşidi. Peki biz sıradan vatandaşa ne oluyor?

***
oncel ozicerSosyal medya hesaplarında ben kanserim diye günlerce hatta yıllarca insanların duygularını sömürenler bile var.
Bunlardan biri, bir zamanlar ünlü olmak için epey uğraşmış, taklit etmediği insan kalmamış ama başarılı olamamış bir kadın örneğin.
Haberi yapılsın, gündeme gelsin atmadığı palavra yok.
Ben kanserim deyip kendi saçını başını bile kazıttı.
Hatta bir gün bizzat beni arayıp (ağlayarak) 'ben ölüyorum arkadaşım hoşçakal falan' dedi. Elim ayağım titredi tabii. Doğal olarak inandım.
Ben telaşla ve üzülerek 'hangi hastanedesin?' diye sorunca epey bir oyalanıp söylemek istemedi, sonra bir hastane ismi uydurdu.
Uydurdu diyorum çünkü ben o üzüntüyle atladım, hastaneye koştum. Ortak bir arkadaşımızı da çağırdım hatta.
Kardeşim bütün hastaneyi talan ettik, öyle bir hasta yok! Belki başka bir ismi vardır deyip en son hemşirelere, hastabakıcılara kadının fotoğrafını gösteriyorduk.
Ama sonradan öğrendik ki zaten bu kişi, sadece ilgi çekmek için bizleri yıllardır böyle sömürüp kandırıyormuş.

***
Şu son günlerde de var böyle biri.
Adam önce ben beyin ameliyatına giriyorum hakkınızı helal edin dedi, hastane yatağında poz poz fotoğraflarını paylaştı.
Sonra ertesi gün ne saçı kazınmış ne bir şey, ben ameliyattan çıktım, beyin kanseriymişim deyip yine boy boy cakalı pozlar verdi.
Bol emojili hem de...
Altına da tabii yüzlerce 'geçmiş olsun, çok üzüldük' mesajı.
Adam bu mesajların yoğunluğunu gördükçe daha da coştu, şimdi günde beş kere en afilli fotoğraflarını paylaşıp "ben gidiyorum, beni unutmayın, bana el sallayın, hadi ben kaçtım, heykelimi dikin" benzeri mesajlar yayınlıyor.
Ve yüzlerce insan müthiş bir sevgi seli sunuyorlar.
(Bir rahatsızlık yaşadığına inanmıyorum demiyorum ama abartılı bir durum olduğu da apaçık ortada.)
Çok ama çok acıklı değil mi yahu?
Nasıl bir sevgisizlik yaşadın ki, hastalıktan gelecek şefkatten medet umuyorsun?
Ayrıca çevrende hiç mi etten kemikten, gerçek kimsen yok da gider ayak (kendi iddiası) aklın fikrin facebook'ta instagram'da?

***
Sosyal medyayı kendime doktor ya da keko gibi kulaktan dolma tedavi yöntemi bulmak için arada ben de kullanıyorum, itiraf edeyim.
Ama bunlar günlük hayatımı etkilemeyen ufak tefek sakatlıklar oluyor.
Derin bir üzüntü ya da büyük ölçekli bir rahatsızlık yaşadığımda bunu ne gazetedeki köşemde ne de sosyal medya hesaplarımda paylaşmıyorum çünkü zaten oturup da bunu yazmak aklımın ucundan bile geçmiyor. O sırada canımla veya üzüntümle uğraşıyorum.

***
Neyse işte... Biz mi bu kadar tuhaftık da sosyal medya sayesinde birbirimizi tanıdık yoksa normale yakındık da siber alem mi bizi böyle bozdu bilemiyoruz.
Ama ortada enteresan bir tiyatro dönüyor, bunu görüyoruz.

Bölüne bölüne
Muhalifler parti yöneticileri ve seçmenleri hiç boşu boşuna kendilerini yormasınlar.
Çünkü AKP'nin dışarıdan sürdürülecek bir mücadeleye, daha doğrusu düşmana ihtiyacı yok.
Bölüne bölüne öyle aldılar başlarını gidiyorlar.
Önce Paralelci&Reisci ayrımı vardı.
Şimdi Hocacı&Reisci...
Bu iş Gözünün Üstünde Kaşın Varcı&Reisci'ye kadar gider.
Reis biraz şey çünkü... 'Kendini seviyor' diyelim.