Meksika Dünya Kupası çok heyecanlı geçiyordu. Bu heyecanın bir bölümünü de Türk gazeteciler dolu-dolu yaşarken Milliyet Gazetesi'nin Spor Müdürü Namık Sevik, yardımcısı Nezih Alkış'a seslenerek, Brezilya'nın ünlü teknik direktörü ile röportaj yapılmasını ister. Bu arada da Togay Bayatlı'nın bu konudaki lisan bildiğini de hatırlatır. Neyse telefonla Meksika'ya ulaşılır. Ve Namık Sevik'in bu emri ünlü foto muhabiri Huseyin Kırcalı'ya da iletilir. Kırcalı bu konunun üzerine soruşturma yaparken rahmetli Halit Kıvanç'a rastlar. Kırcalı, Feola'yı sorunca Halit Kıvanç ünlü antrenörün öldüğünü söyler. Kırcalı, İstanbul'u hemen arayıp Feola'nın öldüğünü belirtir. Bu haber üzerine müdür sakindir ama bozuntuya vermez ve 5 yıl önce vefat eden Şükrü Güneş'in adını söyleyip Feola'yla söyleşi yapmasını söyler. Oysa Güneş de, Feola da bu evrenden 5 yıl önce ayrılmışlar. Kısacası eski müdürlerin dedikleri dedikti. Her sözleri inatçı olurdu. Bu durum hemen, hemen her gazete müdüründe vardı. Eskiler ve yeniler arasında ciddi farklara bakarsak ve incelerseniz önemli noktalar buluruz. Spor dünyasında bu konular bazı noktalarda ciddi boyutlara ulaşır. Ünlü Brezilyalı Feola olayı sadece bir örnektir.