Gazeteci Fatih Altaylı, hakkında yürütülen soruşturma kapsamında Cumhurbaşkanı'na tehdit suçlamasıyla tutuklandı. Savcılık, Altaylı’nın ifadelerinin “fiili saldırı” kapsamında değerlendirildiğini belirtirken; Altaylı, açıklamalarının bağlamından koparıldığını savundu.
Savcılık ifadesinde ne söyledi?
Gazeteci Fatih Altaylı, soruşturma kapsamında savcılığa verdiği ifadede, hakkında yöneltilen tehdit suçlamasını reddetti. Altaylı, kamuoyuna yansıyan videonun aslında tarihi bilgiler içeren 3 dakikalık bir konuşmanın kısaltılmış versiyonu olduğunu belirtti. Ancak bu görüntülerin yalnızca 30 saniyelik bir kısmının alınarak bağlamından koparıldığını ve bununla birlikte yanlış bir algı oluşturulduğunu ifade etti.
Tutuklama süreci nasıl gelişti?
Savcılık, ifadesinin ardından Altaylı’yı, "kuvvetli suç şüphesi" gerekçesiyle tutuklama talebiyle Sulh Ceza Hakimliği’ne sevk etti. Hazırlanan sevk yazısında, Altaylı’nın videoda yer alan ifadelerinin, doğrudan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a yönelik tehdit içerdiği ve bu durumun Türk Ceza Kanunu’nda düzenlenen “fiili saldırı” kapsamına girdiği belirtildi.
"Tehdit suçu" hangi yasal maddelere dayandırıldı?
Savcılık sevk yazısında, Altaylı’nın eyleminin TCK 310/2 maddesi uyarınca ve ayrıca TCK 106/1 maddesi kapsamında değerlendirilmesi gerektiğini vurguladı. Bu kapsamda, kamu güvenliğini tehdit eden her türlü açıklama ve ifadelerin ağır yaptırımlara tabi olduğu, Altaylı’nın sözlerinin de bu çerçevede ele alınması gerektiği ifade edildi.
Mahkeme kararında etkili olan unsurlar
Sulh Ceza Hakimliği, savcılığın sunduğu delil ve ifadeler ışığında Altaylı’nın tutuklanmasına karar verdi. Kararda, şüphelinin beyanlarının doğrudan tehdit niteliği taşıdığına ve kamu düzeni açısından ciddi risk oluşturduğuna dikkat çekildi. Ayrıca, video kaydının sadece bir kısmının değil tamamının da incelendiği ve tümünün bir bütün olarak değerlendirildiği belirtildi.
Altaylı’nın avukatlarından açıklama
Altaylı’nın hukuk ekibi, kararın hemen ardından yaptığı açıklamada, ifadenin bağlamından koparıldığını yineledi ve müvekkillerinin yalnızca tarihsel bir analiz yaptığını, herhangi bir tehdit kastının olmadığını savundu. Avukatlar, kararın hukuki değil, siyasi gerekçelere dayandığını öne sürdü ve en kısa sürede itirazda bulunacaklarını duyurdu.
