Genç yönetmen Hasan Hüseyin Alkan, iklim göçünü konu alan "Son Yuva" adlı kısa filmiyle 9. Sabancı Vakfı Kısa Film Yarışması'nda "Birincilik" ve "Sosyal Etki" ödüllerine layık görüldü.
Alkan, filmini, sinema alanında yapmak istediklerini ve hedeflerini AA muhabirine anlattı.
Filmde, göç ile kökleri arasında zorlu bir seçim aşamasında olan Ahmet'in hikayesini anlattığına dikkati çeken Alkan, "Amacımız, bu küresel krizin sadece rakamlardan ibaret olmadığını, arkasında gerçek hayatlar, kayıplar ve mücadeleler olduğunu izleyiciye hissettirmekti. Yuva dediğimiz yerin sadece fiziksel alan olmadığını, kimliğimizin ve aidiyetimizin bir parçası olduğunu vurgulamak istedik." diye konuştu.
Alkan, filmde yalın ama güçlü görsel dil tercih ettiğine işaret ederek, yakın plan çekimlerle Ahmet'in duygularını izleyiciye doğrudan aktarmayı hedeflediğini söyledi.
"Kısa metraj film tek bir güçlü mesajı, etkili şekilde iletmek için mükemmel bir araç"
Hüseyin Alkan, Türk sinemasında Nuri Bilge Ceylan, Yılmaz Güney, Şerif Gören gibi usta sinemacıları kendisine örnek aldığını vurgulayarak, usta yönetmenler Çağan Irmak, Özer Feyzioğlu, Can Ulkay, Tayfun Pirselimoğlu, Selahattin Sancaklı, Ömür Gürgen ve Ömür Atay ile de çalışma fırsatı bulduğunu dile getirdi.
Yapımcı Zeynep Atakan'ın "Önemli olan kendi yorumunu ortaya koyma cesaretidir." sözünü kendisine rehber edindiğini aktaran genç yönetmen, "Son Yuva"yı çektiği dönemde karşılaştığı zorluklara da değinerek, "Ankara'nın en soğuk günlerinden biriydi. Hava sıcaklığı eksi 5 dereceyi gösteriyordu. Rüzgarın şiddeti ve bir yandan kar yağışı, ekipmanlarımıza da zarar veriyordu. Kış mevsimi şartlarında film çekmek zor olsa da karakterin yalnızlığını, çektiği zorlukları bizler de yaşayıp film içerisinde izleyiciye de yaşattık diye düşünüyorum." değerlendirmesinde bulundu.
Alkan, kısa metraj filmin tek bir güçlü mesajı, yoğun ve etkili şekilde iletmek için mükemmel bir araç olduğunun altını çizerek, "Zaman kısıtlaması nedeniyle karakter gelişimini ve hikayenin derinliğini belli sınırlamalar içinde anlatmak zorundayız." ifadesini kullandı.
Filmin hem birincilik hem de sosyal etki ödülü almasının yanında, izleyicilerin geri bildirimlerinin de kendisini çok motive ettiğine değinen Alkan, şöyle devam etti:
"Gelecekte de toplumsal meseleleri ele alan, özellikle çevresel ve insani krizlere dair, gerçekçi ve güçlü hikayeler anlatan projelerde yer almayı ve bu tarz projeler gerçekleştirmeyi isterim. Her film aslında aklımızda ve kalbimizde iz bırakan meselelerin yansıması. Her şeyden önce izleyiciye bir şeyler hissettirmek ve izleyiciyi yaptığımız filmle düşündürmek gerektiğine inanıyorum. Sanat yolculuğumda her zaman mesaj verme kaygısı taşımıyorum ama anlatmaya değer bulduğum hikayeler zaten kendiliğinden anlam barındırıyor. Önemli olan bu anlamın izleyiciyle nasıl buluştuğu ve onlarda nasıl bir iz bıraktığıdır."
"Sinema benim evim"
Alkan, yönetmenlik kariyerindeki uzun vadeli hedefinin insanı anlatan, topluma ayna tutan ve farkındalık yaratan özgün hikayelerle izleyiciyi buluşturmak olduğuna vurgu yaparak, sözlerini şöyle tamamladı:
"Sıra dışı, gizemli hikayeleri ve dünya çapında yankı uyandıran tarihimizi izleyiciyle buluşturmak istiyorum. Uzun vadeli hedeflerim arasında, toplumsal konularda farkındalık yaratmak ve izleyicilere ilham vermek, duygusal bağ kurabilecekleri güçlü hikayeler sunmak öncelikli yer tutuyor. Bu doğrultuda, özellikle aile, vefa, fedakarlık ve toplum bilinci gibi kavramları işleyen projeler üretmeye odaklanıyorum. Sinema benim için sadece sanat değil, aynı zamanda farkındalık yaratmanın ve değişimi tetiklemenin güçlü bir yolu. Sinema benim evim..."