Bu ülkeyi hiç bu kadar aciz yakalamamışlardı.
Hiç bu kadar yalnız kalmamıştık.
Güneydoğu'da oluk gibi akan kan,
Kanlı terör örgütü İŞİD'in bir gün Kilis'i, bir gün Gaziantep'i bombalaması,
Suriye bataklığına saplanıp kalan dış politika,
AB'nin oynadığı kedi-fare oyunu,
Amerika'da rüşvet iddianamelerine giren Türk siyasiler,
Rusya'yla hiç yoktan köprülerin atılması,
Ve haince bölünen halkımız...
Bunların hepsi son 10 yılda başımıza geldi.
Şimdi dişleri kanlı sansarlar gibi sinsice saldırıyorlar.
Alman Federal Meclisi Bundestag yarın "Ermeni soykırımı" kararı almak için toplanacak.
Dünyada 'soykırım' denince akla gelen ilk ülkedir Almanya. Bu ülkenin 1933-1945 yılları arasında milyonlarca Yahudi ve Romanlara uyguladığı soykırım, dünya üniversitelerinde ders olarak okutulmakta.
Zaten soykırım anlamına gelen 'Genocide' kavramı da ilk kez Polonyalı bir Yahudi olan Raphael Lemkin tarafından 1944'te "Axis Rule ın Occupied Europe" adlı metinde kaleme alınmış.
Elbette Amerikalıların ve İspanyolların kızılderililere, İngilizlerin Avusturalya'da Aborjinlere, Sırpların 1991-1995 yılları arasında Bosnalılara, Bulgarların 1970-1989'da Türklere, yine Almanların Namibya'da yerli halka uyguladığı soykırımı da göz ardı etmemek gerek. Ancak Almanlar bu konuda hala bayraktar konumunda.
Şimdi bu Alman Parlamentosu kalkmış böyle bir ortamda, 101 yıl önce yaşanmış üzücü olayları gündeme taşıyor.
Ki bu olayların Osmanlı ve Alman İmparatorluklarının kader birliği yaptığı Birinci Dünya Savaşı sırasında meydana geldiğini unutarak.
Ki o dönemde Osmanlı yurttaşı bazı Ermenilerin, ihtilalci komiteler oluşturarak, Çarlık Rusyası'nın da desteği ile askeri ve sivil halka karşı giriştikleri katliamları es geçerek.
Ki Osmanlı'nın kendini savunma ihtiyacı, vatanı savunma ihtiyacı gerekçesiyle bir kısım Ermeni yurttaşlarını zorunlu göçe (tehcir) tabi tutmasını göz ardı ederek.
Hep söyledik, yine söylüyoruz; parlamentoları mahkeme yerine koymayın. Bu konu parlamentoların görev alanında değil. Tarihi tarihçiler yazmalı, kararı mahkemeler vermeli.
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi Doğu Perinçek ile ilgili davada kararını vermiş. Bakın ne diyor 17 Aralık 2013 tarihli kararında;
"Holokost'ta (Nazi soykırımı) olduğu gibi, herhangi bir şüphe olmaksızın, olayların soykırım olarak tanımlanabilmesi için uluslarası dayanak bulunmamaktadır."
AİHM Büyük Dairesi ise kararı 15 Ekim 2015'de onaylıyor. Bu kadar.
Şimdi bu üzücü olayları kaşımanın, yeniden gündeme getirmenin bir anlamı olabilir mi?
Şöyle demişler önergelerinde;
"Amacımız Türkiye-Ermenistan ilişkilerinin normalleşmesine hizmet etmektir."
Sevsinler. Bu cümleyi duyunca bizim ülkedeki sahtekarların, halkı kandırmak için sık sık uyguladıkları yöntemleri hatırladım. Alman parlamenterler böyle bir kararın Türkiye-Ermenistan ilişkilerinin daha da kutuplaşmasına yol açacağını bilmiyorlar mı? Elbette biliyorlar ama Türk halkı bu tür yalanları nasılsa yutuyor diyerek günü kurtarmaya çalışıyorlar.
Yarın Alman Parlamentosu'nda soykırım yalanı görüşülecek. Bizden İşçi Partisi Başkanı Doğu Perinçek dışında henüz güçlü bir ses çıkmadı. Ne iktidarda ne muhalefette tık yok. Onlar şimdi çok daha önemli bir konuyla, Başkanlık sorunuyla uğraşıyorlar.