Muammer Akar sadece Göztepe Kulübü’nün kurucusu değil bir Milli Mücadele kahramanı askerdi. Bugün sadece bir mahallede adı yaşatılan, ailesi ve yakınları olmadığı için de hakkında pek de bir şey bilinmeyen Muammer Akar, 9 Eylül 1922’de Fahrettin Altay komutasında İzmir’e ilk giren Mürsel Paşa’nın 1. Süvari Tümeni’nde görevli bir yüzbaşıydı (kolağası). Süvari Yüzbaşı’sı olarak hayatını vatanına adayan Muammer Akar, Göztepe’de de ölümsüz eserler bıraktı.Muammer Akar’ın hayatı 1898 yılında doğduğu kent Grebene’de başladı. Grebene o dönemlerde Osmanlı İmparatorluğu’nun Manastır Vilayeti’nin Serfiçe Sancağı’na bağlı bir kaza idi. Yıl 19011’di. Muammer Akar henüz 13 yaşındaydı. Grebene işgal edilmiş, bölgede yaşayan Türk aileleri de büyük işkenceler ve zulümlere hedef olmuştu. Yunanlılar birçok Türk ailesi gibi Muammer Akar’ın Grebe’de ki evlerini de kundakladılar. Annesini, babası ve abisini gözleri önünde diri diri yaktılar. Muammer Akar, kız kardeşi Muazzez ile bir mucize sonucu kurtuldu. Dağa kaçtılar onları Grebene kahramanı akrabaları binbaşı Bekir Fikri’nin fedaileri fark etti. Bekir Fikri Muammer ile Muazzez’i İstanbul’a gönderdi. Onları İstanbul’da askerler karşıladı ve doğruca Yüksek Muallim Mektebi’ne (Öğretmen Okulu’na) götürdü. Muammer Akar kardeşiyle orada yatılı okudu. En büyük dileği Bekir Fikri gibi asker olmaktı vatan için savaşmaktı. Ve azmetti sonunda hayalleri gerçek oldu. Öğretmen okulunu başarıyla bitiren Muammer Akar, Mekteb-i Erkan-ı Harbiye’ye kabul edilince dünyanın en mutlu insanı olmuştu.Ülkenin işgal edilmesi sonrası Muammer Akar Mekteb-i Harbiye’nin faaliyetlerini sonlandırması sonucunda 1921 yılında yardımcı teğmen (Mülazım-ı sani) olarak İstiklal Savaşı’na katıldı. İlk görev yeri ise Fahrettin Altay’ın komutasındaki Süvari Kolordusu’ydu. Muammer,İzmir’in dağlarında hayal ettiği Bekir Fikri gibi Yunan askerlerine karşı savaşan Kuvayi Milliye neferi kahraman bir Türk askeriydi. 9 Eylül 1922’de Fahrettin Altay Paşa’nın önderliğinde İzmir’e giren ilk Türk generali Mürsel Paşa’nın komutasında 1. Süvari Birliği’nin içinde üsteğmen (Mülazım-ı evvel) Muammer Akar da vardı.
VATANI İÇİN SAVAŞTI
Aynı birliğin için de kendisi gibi İzmir’e giren ve Hükûmet Konağına ay-yıldızlı bayrağımızı çeken Yüzbaşı Şerafettin de silah arkadaşlarındandı. İzmir’e girişi sırasında Kordonboyu’nda bir sivilin askerlerimizin üzerlerine bomba atması sonucunda o da ağır yara aldı. O esna da 4 Türk askeri şehit oldu. Muammer güçlükle hayata döndürüldü. Savaşta aldığı bu yaralar onun askerliğe devam etmesine engel oldu. O da sonunda gazi unvanıyla yüzbaşı rütbesiyle emekli olup çok sevdiği Göztepe’ye yerleşti. Semt sakinleri tarafından çok seviliyor ve güveniliyordu. Göztepe’ye bir spor kulübü kurulması fikrini ilk ortaya atanlardan birisi o oldu. Muammer Bey kuruluşundan, şahlanıp yükselişine kadar Göztepe’nin içinde olan bir neferdi. Muammer Akar Gürsel Aksel Stadı ile kulüp binasının spor tesisi olmasında ve tahsisinde en önemli rolü üstlenmiştir. 1930’lu yılların başlarında Göztepeli gençlerin ayaklanmasında padişah ismi olan Reşadiye’nin Güzelyalı’ya dönüştürülmesinde de önemli rol üstlenmiş ve bu uğurda dört ay hapis yatmış yürekli, gözü pek bir kişiydi. Kurtuluş Savaşı sonrasında Cumhuriyet Halk Fırkası (CHF) ve çok partili dönemden sonra da Cumhuriyet Halk Partisi’nde (CHP) uzun yıllar üst seviyede yöneticilik yapan Muammer Akar eski Gözümoğlu Sineması’nın bitişiğindeki İzmir’in ilk apartmanı Anadolu’da oturuyordu.
1932-34 ve 1941-1944 dönemlerinde Göztepe’de başkanlık yapan Muammer Akar Halimağa bataklığı olarak bilinen şuandaki Göztepe Stadı’nın bulunduğu yeri dönemin Milli Eğitim Bakanı Hasan Ali Yücel’i de ikna ederek imara açtırmış ve oraya stat yapılmasını sağlamıştı. Muammer Bey, 1942’de temeli atılan 1949’da açılışı yapılan Göztepe Stadı’nın en büyük emektarlarından birisiydi. Emeklilik döneminde de çalışmaya ve hizmete devam eden Muammer Akar, 1950 ve 1960 yıllarda da Göztepe Kulüp binasının yapılması ve zaman zaman yenilenmesinde de önemli rol üstlendi. Muammer Akar ömrünün son dönemlerinde de Anadolu, Gece Postası, Demokrat Ege ve Ege Telgraf Gazeteleri’nde çalışmıştı. 1965’te larenks (Gırtlak) kanseri oldu. Anadolu Apartmanı’nın zemin katında oturuyordu. Orhan Cura’nın babası Prof. Dr. Hulki Cura onu ameliyat etmişti ama hastalığı çok ilerlemişti. Muammer Akar 29 Temmuz 1967 yılında hayata gözlerini yumarken hiçbir yakını yoktu. Yalnız öldü ama aslında o yalnız değildi. Vatanı için savaştı, şerefi ile yaşadı ve ardında Göztepe gibi büyük bir kulüp bıraktı.
Uçan Türk Ruhi
Ruhi Sarıalp 15 Aralık 1924’te Manisa’da dünyaya geldi. Atletizme Manisa Askeri Lisesi’nde başladı. Daha sonra Fenerbahçe’ye geçti. 1948 Yaz Olimpiyatları'nda Türkiye'yi üç adım atlama dalında temsil etti ve bronz madalya kazandı. İsveçli Arne Ahman’ın (15.40), George Avarey’in (15.36) ardından 15.25’lik derecesi ile ülkemize atletizmde ilk madalyayı getirdi. İngiliz gazeteleri Ruhi Sarılap’ten için, ‘Uçzan Türk’ diye bahsetti. Ruhi Sarıalp'in 1950 yılında Brüksel'de kazandığı bronz madalya ise Avrupa Atletizm Şampiyonası'nda Türkiye'nin uzun yıllar alodığı tek madalya olarak kaldı. 1951-52 yıllarında askerde olduğu için Ordu Millî Takımı'nda yer alan Sarıalp, 21-23 Eylül 1951 tarihlerinde Roma'da ve 12-14 Eylül 1952 tarihlerinde Kopenhag'da düzenlenen Dünya Ordularararası Atletizm Şampiyonalarında iki altın madalya kazandı.
Gerçek bir efsane
Ayfer Elmastaşoğlu
Dört kardeştiler ve dördü de usta futbolcuydu. En büyükleri Enver uzun yıllar İzmir’in Demirspor takımının formasını terletti. İkinci kardeş Nail uzun yıllar Altay’da oynadıktan sonra Altınordu’da futbolu bıraktı. Üçüncü kardeş Ayhan Altay’da parladıktan kısa bir süre sonra Galatasaray’a transfer oldu. Kardeşlerin en küçüğü Ayfer ise daima Altaylı olarak kaldı. Yirmi yıldan fazla formasını terlettikten sonra antrenör olarak da kulübüne hizmet etti. Altay’a hem oyuncu hem çalıştırıcı olarak Türkiye Kupası şampiyonluğu yaşattığı gibi, ilk kez düştüğü 2. Ligden ertesi sezon 1. Lige çıkmasını sağladı. Efsane kelimesinin sıradan hale getirildiği bugünlerde o gerçek bir Altay efsanesiydi.
İzmirspor ve Turgay Meto
Adını İzmir’den alan ve birçok efsane futbolcuya yuva olan İzmirspor’da camia eski şaşalı günlerine dönebilmek için hayaller kuruyor. Şimdi Bölgesel Amatör Lig’e yükselen İzmirspor’un sembol isimlerinden Turgay Meto da Şimşekler’in cengaverlerinden birisiydi. Çok sevdiği İzmirspor’un küme düşmemesi için çok uğraş verdi. 1996-1967 sezonunda küme düşen İzmirspor bir sonraki yıl kaptan Turgay Meto’nun da büyük katkısıyla bir yıl aradan sonra 2. Lig’de şampiyonluk yaşadı. Zaferin yaşandığı gün Alsancak Stadı’nda Altay-Galatasaray maçı da vardı. Sahaya çıkan iki eski İzmirsporlu Metin Oktay ve Ergün Acuner kaptan Turgay Meto’ya çiçek vererek kutladı. Dönemin ünlü dergisi Fotospor maçtan sonra Turgay Meto’yu takım arkadaşlarının omuzlarına aldırarak bu fotoğrafı yayınlamıştı. Ne varki İzmirspor 1968-69 sezonunda son kez Türkiye 1. Liginde yer aldı. Her son bir başlangıçtır. Dileriz yaşanan son şampiyonluk 55 yıllık hasretin de fitilini ateşler.