İzmir'de bilim, kültür, sanat alanındaki uluslararası başarıları takip etmekten başımız dönüyor. Gün geçmiyor ki tüm insanlığın yaşamına değer katan bir buluş haberiyle gururlanmayalım. Dünya devi şirketler -ki bunların birçoğu zaten bizim muhteşem vizyoner iş insanlarımızın şirketleri- birbirinden başarılı gençlerimizi kapmak için yarışıyorlar. Kahvehanelerde toplanıp okudukları kitabı tartışan mahalle sakinleri akşam gidecekleri tiyatroya hazırlanmak için erkenden evlerinin yolunu tutuyor.
Vakti zamanında inşa edilen cezaevleri, suç işleyen kişi yok denecek kadar az olduğu için Ar-Ge laboratuvarlarına dönüştürüldü.
Ve en önemlisi...
Artık hiçbir kadın şiddet görmüyor. Kocası, sevgilisi ya da hiç tanımadığı, sokaktan geçen herhangi biri tarafından dövülmüyor, tecavüze uğramıyor, boğazı kesilerek ölüme terk edilmiyor!
Henüz oyun çağındaki kızlar dedeleri yaşındaki sapıklara satılmıyor!
12 yaşındaki çocuklar kendi çocuklarını kucaklarına almıyor!
Yaşadıkları travmayı kaldıramadığı için hiçbir kadın intihar etmiyor! Çünkü travma yaşayacak bir şey yaşamıyor!
Hiçbir kadının etek boyu cinayete ya da tecavüze sebep olmuyor!
Zaten cezaevlerindeki az sayıdaki kişinin hiçbiri bu sebeplerden hükümlü değil!
Hukuksuz hiçbir uygulama olmadığını, kimsenin sebepsiz yere gözaltına alınmadığını söylememe bile gerek yok!
Nasıl? Çok mu ütopik geldi?
Ama sanırım böyle günler yaşıyoruz da bizim haberimiz yok!
***
Hak ihlallerini görüşmek, tartışmak, çözüm üretmek için il ve ilçelerde insan hakları kurulları olduğunu biliyorsunuzdur sanırım. Bu kurul illerde valilik bünyesinde bulunuyor ve bir vali yardımcısı başkanlığında toplanıyor. Yasaya göre kurulda, büyükşehir belediye başkanı veya başkan yardımcısı, İl Genel Meclisi'nden bir temsilci, siyasi partilerden bir temsilci, üniversite rektörleri veya bu konuda görevlendirecekleri bir öğretim üyesi, kamu kurum ve kuruluşlarında görev yapan bir avukat veya hukuk fakültesi mezunu bir kamu görevlisi, Baro temsilcisi, Tabip Odası temsilcisi, ticaret veya sanayi odasından bir temsilci, Valilik tarafından belirlenecek diğer meslek odaları veya sendikalardan bir temsilci, Mahalli televizyon, gazete, radyo gibi kuruluşlardan başvuranlar arasından valilik tarafından belirlenecek bir temsilci (şu an sadece Anadolu Ajansı yer alıyor), Muhtarlar derneği başkanı, yoksa mahalle muhtarlarından başvuranlar arasından bir temsilci, Okul-aile birliklerinden başvuranlar arasından bir temsilci, Sivil Toplum Kuruluşlarından başvuranlar arasından en az üç temsilci (hangi kriterlere göre seçtikleri muamma) bulunması gerekiyor.
Kurul, insan hakları ihlallerine ilişkin başvuruları alır, değerlendirir, sonuca bağlar. İhlal iddialarını genel olarak değerlendirir, ilgili organlara çözüm yöntemleri önerir. İnsan hakları eğitimleri yapar. Tüm özgürlüğü kısıtlama birimlerinde ve ilgili kamu alanlarında izleme ve raporlama çalışması yapar.
***
Ama ne hikmettir ki, İl İnsan Hakları Kurulu yeterli çoğunluk sağlanamadığı için aylardır toplanmıyor / toplanamıyor. Hiçbir hak ihlali görüşülmüyor, tartışılmıyor, çözüm üretilmiyor. Her platformda hak ihlallerinden dem vuran kurumlar kurulu boykot ediyor. Belki de böyle bir sorumlulukları olduğunu bilmiyorlar ya da o kadar çok işleri var ki temsilci gönderemiyorlar! Hal böyle olunca toplantı yeter sayısı sağlanamadığı için yaşanan hak ihlallerini görüşmek için özveriyle toplantıya gelenler de elleri boş ayrılıyor. Temsilci göndermeyen kurum, kuruluş ve STK'lar nedeniyle Kurul işlevsizleşiyor. Bu kurullar yakın zamanda feshedilirse hiç şaşırmam.
Ne dersiniz, belki de gerçekten İzmir'de hak ihlali olmuyordur!