Bir gün önce, 14 Mayıs 1919. İzmir’de lise öğrencilerince bildiriler dağıtılıyordu el altından.
Özetle şöyleydi o bildiri; “Ey Bedbaht Türk!..
Güzel memleket Yunan’a verildi. Bunu kabule taraftar mısın?
Artık kendini göster. Tekmil kardeşlerin Maşatlık’tadır.
Oraya yüzbinlerle toplan. Ve ezici ekseriyetini orada bütün dünyaya göster. İlan ve ispat et. Bu, sana düşen en büyük vazifedir. Binlerle, yüzbinlerle Maşatlık’a koş ve Heyeti Milliye’nin emrine itaat et-İlhakı Red Heyeti Milliyesi”
O gece Maşatlık’ta yakılan ateşlerin çevresinde toplanıldı. Halkı direnişe davet eden konuşmalar birbirini izliyordu.
Hatipler arasında biri vardı ki, kitleyi coşkulu sesiyle etkileyen Hukuk-u Beşer Gazetesi’nin Sahibi ve Başyazarı Selanikli Hasan Tahsin Bey’di. “İttihat ve Terakki” kökenli Hasan Tahsin (Osman Nevres) köşesi “Yurtsever’’de her gün yazdığı gibi “işgalcilere mutlaka mukavemet gösterilmesinin gerekliliğini” anlatıyordu.
Ne de olsa şairin
“İnsanın esirliği memleketlere sığmaz/ Millet esirliği yeryüzüne” sözlerinin bir simgesiydi o!
Gazeteci Yazar Aksoy (Hasan Tahsin’i Yaşatma Derneği Başkanlığı da yapmıştır), Samim Kocagöz’ün “Kalpaklılar” romanına bu hadiseyi anlatarak “giriş” yaptığını paylaşır.
Miting esnasında Hasan Tahsin ile daha sonra Kurtuluş Savaşı’na katılacak olan genç Yusuf’un konuşmaları romanın ilk adımlarıdır.
***
8500 yıllık kent İzmir’in tarihinde en önemli günlerden biridir 15 Mayıs 1919. Şehir kan ağlamaktadır, o sabah Yunan Ordusu törenle kente girmiştir. Vali, belediye başkanı deyim yerindeyse “seyirciden” farksızdır. İşgalciler Konak’a geldiklerinde işte o Maşatlık Tepesi’ndeki mitingin ateşli hatibi yurtsever gazeteci Hasan Tahsin toplu tabancasını çekti belinden, vatan toprağımıza ayak basan emperyalistlere bastı kurşunu peşpeşe. Kurşunları da bitince anında şehit edildiğinde 31 yaşındaydı!
Şanlı Milli Mücadele’nin öncü ateşini yakmıştı şehadetiyle Gazeteci Hasan Tahsin!
Emperyalizme diz çöktüren -Dünya’nın haklı gördüğü- ilk Kurtuluş Savaşı’nın kıvılcımıdır Revolver’inden çıkan kurşunları. Hasan Tahsin, işgal edildiği gün bir ulusun kurtuluş/ kuruluş kavgasını başlatan, işgalin bittiği gün de o ulusun Kurtuluş Savaşı’nı bitiren dünyada bu özelliğe sahip “adim Şehir”in onur bayrağıdır! Yine Yaşar Aksoy’dan öğreniyoruz ki, Hasan Tahsin Fransa’dayken, savaşta geri çekilen ordunun önüne doğru atılan eli bayraklı bir Fransız gencini büyük bir tabloda Louvre Müzesi’nde uzun uzun incelemiş, yanındaki Tıbbiyeli Mazlum Paşa’ya “Allah bana milletim için şehit olmayı nasip etsin” demiş ve ağlamıştır.
***
Hasan Tahsin’in emperyalistlere ilk kurşunu, üç yıl üç ay sürecek “destan” Kurtuluş Savaşı’mız için bir dönüm noktasıdır! “Türkiye’nin En Büyük Değeri” Mustafa Kemal Paşa, yol arkadaşlarıyla 4 gün sonra Samsun’a çıkmıştır. O’nun önderliğinde “Çılgın Türkler”, Sakarya’da, Dumlupınar’da şehit kanlarıyla altın harflerle yazılan zaferlere imzaları atılmış, 9 Eylül 1922’de de İzmir’in dağlarında çiçekler açmıştır, böylece kurtuluş hedefine varılmıştır.
Ve Büyük Atatürk kente gelişindeki konuşmasında da “İzmir bundan sonra hiçbir kirli ayağın üzerine basamayacağı kutsal toprak olacaktır” demiştir.
Bugün, 101 yıl önce arkalarına bakmadan İzmir Körfezi’ni terkeden emperyalistlerin gemilerinin yerinde de al bayraklarıyla nazlı nazlı dolaşan “Atatürk-1881”, ”Dokuz Eylül”, “Hasan Tahsin”, “Kubilay” vb. vapurlarımız vardır.
Bugün 15 Mayıs…
Hasan Tahsin’i, onun gibi “Kuvvacı” yürekli alnı dik yaşamış, kurtuluş/kuruluş uğruna düşünmeden canını vermiş Mustafa Kemalin Askerleri’ni, tüm şehitlerimizi; Şükran Kurdakul’un “Ağıt”ından dizelerle anıyorum. Gerçekten; “Olmasaydınız; olmazdık!..”
“Açtı kendini, bir bayrak gibi işte.
Ölümün üzerinde Hasan Tahsin…
Bu silah başka silah.
Bu ölüm başka ölüm.
Gücünüz varsa sizin.
Bu ölümü tutuklayın.’’