Arkadaş çevrenizi getirin aklınıza.
Kimi arkadaşınızla benzer filmleri, kitapları, müzikleri seversiniz.
Kimisiyle giyim zevkleriniz örtüşür. Kimisi ile benzer siyasi görüşleri paylaşırsınız.
Hemen hemen bütün dostlarınızla hayata bakışınız, değer yargılarınız benzeşir.
Hayvanlarla kurulan dostluklar ise bambaşkadır.
Hayvan sevgisi tuhaf şeydir aslında...
Bambaşka türde canlılarla kurulan özel bir bağ.
Aynı dili konuşmazsınız ama işaret, ses tonu ve bakışlarla anlaşırsınız.
İlgileriniz, alışkanlıklarınız, sevdiğiniz şeyler ve sevmedikleriniz, karakteriniz bambaşka olsa da, tüm bunların üstünde bir sevgi bağı kurulur aranızda.
Bu özel dostluk anlatılmaz, yaşanır.
Ancak sevgi aşırı doza ulaşınca, sevgi olmaktan çıkar ve obsesyona dönüşür ya, hayvan sevgisi de öyle.
* * *
Hayvan istifçiliği denilen şeyi duymuşsunuz. Kısaca; bakabileceğinden çok daha fazla evcil hayvanı evinde barındıran ancak hem hayvanlara, hem çevreye, hem de kendine zarar verecek duruma gelenler için kullanılan bir tabir. Hayvan istifçiliği bir tür psikolojik rahatsızlık; davranış bozukluğudur.
Bayraklı'da geçtiğimiz hafta, bizim de sayfa manşetinden duyurduğumuz haberi hatırlayın... Onlarca hayvan hastalıktan perişan bir halde kurtarıldı. Bir o kadarı kötü koşullara dayanamayıp ölmüştü; evde leşler bulundu.
* * *
ABD Boston'daki Tufts Üniversitesi'nde Hayvan İstifçiliği Araştırma Konsorsiyumu (HARC) bulunuyor. Korsorsiyum verilerine göre istifçiliğin daha yaygın olarak görüldüğü ABD'de, her yıl yaklaşık 250 bin hayvan bu olgudan etkileniyor.
Hayvan Hakları Federasyonu'nun (HAYTAP) internet sitesinde, konsorsiyumun bundan birkaç yıl önce yaptığı araştırmanın ilginç sonuçlarına değinilmiş. Hayvan istifçileri için, çevrelerinde çok sayıda hayvan bulunması isteği, bu hayvanların düzgün bir biçimde beslenme ve uygun bir ortamda yaşama ihtiyacından önce geliyor. Yani hayvanın ne durumda olduğu hiç önemli değil, yeterki evde hayvan olsun!
Her ne kadar hayvanlarını çok sevdiklerini ileri sürseler de istifçiler, hayvanların geçirdiği ciddi hastalıkları, yetersiz beslenmelerini ve çektikleri acıyı da görmezden geliyor.
Böyle insanlar belki de hayvanlara en büyük kötülüğü yapıyor. En azından sokakta bir şekilde yaşama şansı olacak hayvanları, bakımsızlığa, açlığa, hastalığa mahkum ediyorlar.
“Her şeyin fazlası zarardır” derler ya, hayvan istifçileri 'fazla' kavramını öyle abartmış ki, sonuç zarar değil felaket oluyor.