Anavatanı Afrika ve Hindistan.

İnsanoğlu onun gücüne, asaletine, karizmasına ezelden beri hep hayran kalmış. Öyle ki ona “Ormanlar Kralı” diye lakap takmış.

Çocuklarına isim olarak onun adını vermiş, şirketlerinin logolarında kullanmış, filmlere konu etmiş; hakkında en çok belgesel yapılan hayvanların da başında gelmiş.

Büyük kedilerin en ünlüsü, en havalısı, en heybetlisi ‘Aslan’dan bahsediyorum.

Bizim ülkede ormanlar kralı aslanın sonu, doğası gereği onu çağıran vahşi yaşama geri dönebilmek için tutsaklıktan kaçarken kurşunlarla delik deşik edilmek oldu.

*

Haberi hepiniz duymuşsunuzdur. Hafta başında Antalya’nın Manavgat ilçesindeki ‘Aslan Diyarı’ adlı hayvan parkından bir erkek aslan kaçtı.

Yunan mitolojisinin baş tanrısı Zeus ismini vermişlerdi ona. Ama adının böyle görkemli olduğuna bakmayın, kafeste tutulan esir bir candı o.

Özgür kalmak istedi. Çünkü hakkıydı!

Zeus kendisi için hapishane olan hayvan parkından kaçtıktan sonra karşılaştığı bir bekçiye saldırdı.

Yapılan ihbar üzerine aslanı yakalayıp öldürdüler. Yetmedi, ölüsünün başında hatıra fotoğrafı çektirdiler.

Aslanı kendi topraklarından koparıp Antalya’ya getiren de, onu kafeste esir tutan da, ihmal sonucu kaçmasına neden olarak bir vatandaşımızın yaralanmasına yol açan da, insan.

Yani her şeyin sorumlusu hayvanat bahçesi kuranlar, işletenler, burada çalışanlar, hala daha eğlence olsun diye hayvanat bahçelerini ziyaret ederek bu pis çarkın devamını sağlayanlar ve tabii ki bu tip işletmelere izin verenler. Ama bizim suçumuzun günahını, yine suçsuz bir can çekti!

*

O aslanın ne işi var evinden binlerce kilometre uzakta Antalya’da?

Savanlarda sürüsüyle özgürce yaşaması gerekirken kafeste ne işi var?

Üç beş kişi onu yakından canlı görecek diye dünya üzerindeki nüfusu hızla azalan bu nadide hayvan ne diye tutsak ediliyor?

21. yüzyıldayız. Elimizdeki telefonlardan bile istediğimiz her bilgiye, fotoğrafa, videoya ulaşabilirken; vahşi hayvan görmek istediğimizde tek yapmamız gereken bir tuşa basmakken, hala neden hayvanat bahçesi denilen korkunç yerlere izin veriliyor?

*

Zavallı aslanın cansız bedenini gösteren fotoğraflara bakarken, içim parçalandı. Afrika savanı yerine Manavgat’ta kurşunlarla biten bir yaşam. Çok acı, çok saçma bir son.

Ve bir yandan da şöyle düşünmekten kendimi alamadım: Bu topraklar hiçbir canlıya iyi gelmiyor artık. Ne insan, ne hayvan, ne ağaç mutlu, umutlu ve özgür...

Candostlar Y A N A N O R M A N K L A R Dunyadanbihaber

Yanan ormanlar için fidan bağışı kampanyası

İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin yaptığı tespitlere göre son bir ayda İzmir’de çıkan yangınlarda toplam 26 bin 260 hektarlık orman alanı hasar gördü. Foça, Aliağa, Bornova, Menderes, Seferihisar, Tire, Çeşme, Urla, Ödemiş ve Buda’da çıkan yangınlarda yanan alanların büyüklüğünün Buca ilçesinin yüzölçümünün iki katı kadar olduğu bildirildi.

Yangınlar sonrası yanan alanların yeniden ağaçlandırılması için çeşitli kampanyalar da başlatıldı.

Tema Vakfı hem İzmir hem de Hatay’da yanan orman alanları için kamuoyundan da gelen yoğun talep üzerine fidan bağışı kampanyası başlattıklarını duyurdu.

Dileyen vatandaşlar yanan bölgelerin ağaçlandırılmasında kullanılmak üzere 140 TL karşılığı 1 fidan bağışı yapabilecek. Bağışlar Tema Vakfı’nın resmi internet sitesi üzerinden online olarak veya vakfın kampanya için açtığı banka hesaplarına yapılabilecek.

İzmir için bir diğer fidan bağışı kampanyası da Ege Orman Vakfı’nca başlatıldı. Vakıf sosyal medya hesabı üzerinden şu paylaşımı yaptı: “Orman olmadan İzmir olmaz! İzmir’de çıkan yangınlar sonucunda kaybettiğimiz ormanlarımız yeniden hayat bulsun diye başlattığımız ormanlaştırma kampanyasına desteklerinizi bekliyoruz.”

Vatandaşlar vakfın banka hesabına 95 TL karşılığı 1 fidan olmak üzere diledikleri miktarda bağış yapabilecek.

Candostlar S T K Bizimgezegen1

STK’lardan “Torba Yasa’yı durdurun” çağrısı

Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde görüşülen ve madenlere yönelik düzenlemeler içeren Torba Yasa’ya karşı STK’lar ses yükseltti. WWF Türkiye “Bu topraklarda binlerce yıldır kök salan zeytin ağaçları, madenciliğe açılma tehdidiyle karşı karşıya. Meclis’teki yasa teklifi yalnızca zeytinlikleri değil; ormanlarımızı, meralarımızı, kültürel mirasımızı, geçim kaynaklarımızı ve geleceğimizi riske atıyor.

Yasa, güçlendirilmesi gereken çevresel etki değerlendirme süreçlerinde de istisnaları artırıyor, doğa koruma mücadelesini zayıflatıyor. Bugün verilecek bir oy, hem bin yıllık ağaçların hem de çocuklarımızın geleceğini belirleyecek. Milletvekillerine çağrımızdır: Türkiye’nin doğası, kültürü, geleceği için bu yasaya dur deyin!” açıklamasını paylaştı.

Greenpeace Türkiye “süper izin yasası” olarak da adlandırılan Torba Yasa’nın zeytinlikleri, ormanları, meraları tehdit ettiğine dikkat çekerek yasanın kabul edilmesi halinde şunların gerçekleşeceğini bildirdi: ÇED süreçleri ve orman koruması zayıflatılacak. Korunan alanlarda madenciliğe izin verilecek. Stratejik ilan edilen madenler için acele kamulaştırma yapılabilecek. Yeni kurul tüm yetkileri elinde bulunduracak ve karar süreçleri şeffaflıktan uzak olacak. Zeytinlikler madenciliğe açılacak. Meralar korumasız kalacak. Ruhsatsız elektrik tesislerine af gelecek.

Doğa Derneği ise şu çağrıyı yaptı: “TBMM’de oylanması beklenen Maden-Enerji Kanun tasarısı; zeytinlikler başta olmak üzere ormanlar, tarım alanları, meralar, korunan alanlar, kıyılar ve sulak alanları tehdit ediyor. Biliyoruz ki, yangın sonrası ormanlarımız ve zeytinliklerimiz yine yeşerecek. Ancak maden ve enerji projeleri ekosistemleri büyük ölçüde yok edecek. Zeytinliklerimizi ve doğamızı savunmak için milletvekillerine ulaşarak kanun teklifinin geri çekilmesini talep edebilirsiniz.”

Candostlar K U L A G I M I Z A K U P E-2

KULAĞIMIZA KÜPE OLSUN

“Diyorum ki acaba yıldızların parlamasının sebebi bir gün herkes kendi yıldızını yeniden bulabilsin diye mi?"

Yazar Antoine de Saint-Exupéry (Küçük Prens)